tevhid

Tevhid İnancı Davranışlarımıza Nasıl Sirayet Eder?

Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olabilmek için nefsin arzularını bertaraf etmek ve benliğin dik yokuşlarını aşabilmek zarurîdir. Zira bir mü’minin, enâniyet ve nefsâniyet tezâhürü olan gurur, kibir, ihtiras, öfke gibi bütün mânevî felâketlerden kendini koruyabilmesi, ancak kendi aslının “yokluk ve hiçlik” olduğunu lâyıkıyla idrâk etmesine bağlıdır.

Kelime-i Tevhidi Nasıl Yaşarız?

Bir buz üstüne yazılan yazıyı, Güneş gelir, eritir gider. Ne kadar zor olursa olsun yazıyı bir granitin üzerine yaz ki, kalıcı olsun. İşte tevhîdi tıpkı granite yazar gibi gönlümüze yazacağız. Gönlümüze yazılı mı, değil mi, onu da hâlimiz belli edecek.

İslam’ın Ana Direği

Kelime-i şehâdet, bir çadırın ortasındaki ana direk gibidir. Bu ana direk olmazsa, çadır aslâ ayakta duramaz. Yâni hiçbir güzel amel Allâh katında bir semere hâsıl etmez.

Cennet Kapısının Anahtarı

“Çok zikir; adedi fazla olan değil, gafletten sakınarak ve huzûr ile yapılan zikirdir.”

Kelime-i Tevhid'in Önemi ve Fazileti

Kelime-i tevhîdin Allah katındaki yüksek kıymetini şu hâdise de ne güzel ifâde eder:

Kur'ân-ı Kerim'in Muhtevası

Kur’ân-ı Kerîm, bütün asırlara meydan okuyarak bir beyan mûcizesi hâlinde devam etmektedir.

Mutluluğun Yolu Bu İbadette

Sırat-ı müstakîm kişinin toz olduğu, kul olduğu, kurban olduğu bir yoldur. Bu yol bütün kâinata rahmet olarak gönderilen Peygamberin ayağının tozu olup O’nu takip edilen yoldur. Bu yol insan üstüdür. Bu yol, insanlık için insanlığın yoludur. Bu yol, cihad yoludur. Bu yol, kendini feda etme mutluluğunun yoludur.

Akıl Mustafâʼya Kurbân Olsun!

Kendi hevâ ve heveslerimizden, aklın dünyevî ve nefsânî hesaplarından, Allah için ne kadar vazgeçebildiğimizi sık sık muhâsebe etmeliyiz. Tevhid mücâdelesi veren bütün peygamberler ve ihlâslı ümmetleri gibi, bizler de Hak yolunda mesafe katetmek için, içimizdeki putları ne kadar devirebildiğimize dikkatle bakmalıyız.

Yola Çıkmanın İlk Şartı Neye Talip Olduğunu Bilmektir

Şair-Yazar Yusuf Özkan Özburun, Kırkambar Kitap Okumaları söyleşi dizisi Kasım ayı programında Feridüddin Attar’ın Mantık Al-Tayr kitabını anlattı. Özburun; tasavvuf ekolunün mühim eserlerinden olan kitabı okuyacaklara, kitabın omurgasını oluşturan yedi vadinin önemini belirtti ve bu yedi vadinin manaları bilmeden kitabın anlaşılamayacağını söyledi.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.