Suruç Saldırısıyla Hedeflenen Neydi?

DAİŞ’in bu saldırı ile Türkiye’de Türkler ile Kürtler arasına fitne sokmak ve barış sürecine darbe vurmanın sonuçlarından istifade etmeyi düşünmüş olabileceği de dillendirilen Suruç saldırısında 34 kişi ölürken, 100'den fazla kişi de yaralandı.

Özellikle Suriye’de farklı hedefler doğrultusunda savaşan pek çok aktör var. DAİŞ ve PYD de bu savaşın iki aktörü. Biri çarpık bir din anlayışı üzerinden diğeri etnik aidiyet üzerinden özellikle Kuzey Suriye’de bir güç mücadelesi veriyorlar. Türkiye her iki örgütü de terör örgütü olarak görüyor. Her ikisine de aynı mesafede. Her iki örgüt de insan öğüten bu savaşta çok ciddi savaşçıya ihtiyaç duyuyor.

TÜRKİYE TOPRAKLARINDA GÜÇ MÜCADELESİ

Kuzey Suriye’de ele geçirdiği bölgelerde etnik temizlik yapmakla suçlanan PKK’nın, Suriye’deki kolu PYD’ye Türkiye’den çok büyük katılımın olduğu, Türkiye’deki PKK’lıların önemli bir bölümümün PYD saflarında savaştığı biliniyor.

Türkiye kamuoyuna pek yansımasa da kuzey Suriye’den Türkiye’ye sürekli cenazelerin gelmesi bu katılımın boyutlarını göstermesi açısından önemli. Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye gelen cenazelerin sayısı yüzlerle ifade ediliyor.

Aynı şekilde terör örgütü DAİŞ’e de dünyanın dört bir tarafından olduğu gibi Türkiye’den de katılımların olduğu biliniyor. Hatta DAİŞ saflarında, PYD/PKK’ya karşı savaşanların çok önemli bir kısmının yine Kürtler olduğu sır değil. Dolayısıyla Suruç’taki saldırıyı DAİŞ ile PYD/PKK arasında Kuzey Suriye’de yaşanan güç mücadelesinin Türkiye topraklarındaki bir yansıması olarak görmek mümkün.

TÜRKLERLE KÜRTLER ARASINA FİTNE SOKAN PLAN

Tabii Suruç’taki terör eylemini bir taşla birkaç kuş vurma provokasyonu olarak da okumak mümkün. DAİŞ bu saldırı ile hem Türkiye’den PYD/PKK saflarına akışı engellemek için bir gözdağı vermek hem de son dönemde örgüte yönelik daha sert tedbirler alan, DAİŞ hedeflerine yönelik istihbarat bilgileri koalisyon güçleriyle paylaşan Türkiye’ye “daha fazla ileri gitme, terörü topraklarına yayarım” tehdidi yöneltilmiş olabilir.

DAİŞ’in ayrıca bu saldırı ile Türkiye’de Türkler ile Kürtler arasına fitne sokmak ve barış sürecine darbe vurmanın sonuçlarından istifade etmeyi düşünmüş olabileceği de dillendiriliyor. Bu noktada Türk Silahlı Kuvvetlerinin PKK ile çatışmasının DAİŞ’in işine geleceği, kendisine karşı savaşanların güçlerinin bölüneceği hesaplanmış olabilir. Ayrıca Türkiye’nin kendi içindeki Kürt sorununa odaklanmak zorunda kalacağı sınırlarının dışındaki problemlere çok fazla eğilemeyeceği de iddia ediliyor.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, Ağustos 2015, 354. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.