Hayat Kurtaran Yardımlar

Haksız yere birini öldüren, hayat hakkını ihlâl etmiş, kanların haramlığına, nefislerin masumluğuna saldırmış, bu hususta başkalarına da cesaret vererek en büyük cürmü işlemiş olur.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“…Kim (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur…” (el-Mâide, 32)

Haksız yere birini öldüren, hayat hakkını ihlâl etmiş, kanların haramlığına, nefislerin masumluğuna saldırmış, bu hususta başkalarına da cesaret vererek en büyük cürmü işlemiş olur. Şu hâlde bir kimseyi öldüren, herkesi öldürmüş gibi, Allâh’ın gazabını hak etmiş olur.

Her kim de bir insanın hayatını kurtarır; yani affetmek, haksız yere öldürülmesine mânî olmak veya bir ölüm tehlikesinden kurtarmak sûretiyle hayatının devamına vesîle olursa, âdeta insanların hepsini kurtarmış gibi Cenâb-ı Hakkʼın rızâsını celbetmiş olur. Bu meyanda, günümüzde Sûriyeli mültecîlere yapılan maddî-mânevî yardımların Hak katındaki kıymetini iyi idrâk etmek gerekir…

Kaynak: http://www.osmannuritopbas.com/kategori/gunun-mesaji

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Tamam her şeyi güzel açıklamışsınız ama hayat kurtarmak gibi bir şey söz konusu değildir bir insanın öleceği varsa,eceli geldiyse ölür örnek:bir adam uçurumdan düşecekken onu tutsak ve düşmesini engellesek hayatını kurtarmış olmayız sadece kurtarmış gibi görünürüz çünkü eğer gerçekten eceli gelseydi ölürdü demek ki gelmemiş ve ölmedi dolayısıyla biz o adamın hayatını kurtarmasına vesile olamdık biz tutmasaydıkta zaten o adam düşsede ölmezdi ha dersenizki senin orada o adamı tutmanı allah istedi,o zamanda bize herhangi bir sevap yazılmazdı çünkü kendi irademizle tutmamış olurduk

    • Kardeşim bir insanın ölmemesine vesile oluyorsun sen bu yorumunla ayeti inkara girersin Allah bizzat ayet le açıklamış Allah'ın sözünün üstüne söz söyleyemezsin bunu idrak edemezsin göz göre göre gidedebilirsin karışmak istemeyede bilirsin bu irade san kalmış bişey ama Allah ayette açıkca belirtmiş sen hala neyin arayışındasin ki Allah Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur…” (el-Mâide, 32) ayetiyle açıklamış zaten sen bu ayetin üstüne birşeyler ekleyip veya çıkaramazsın sen Allah tan daha mı iyi bileceksin ? Bu ayeti inkara girer böyle düşüncelerden çıkın.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.