Suriyeli Yetimlerin Ailesi Oldular

Suriye başta olmak üzere Irak ve Afganistan'dan Türkiye'ye sığınan kimsesiz savaş mağduru çocuklardan 38'i, Türk koruyucu ailelerin yanına yerleştirildi.

Türkiye, ülkelerindeki iç savaştan kaçan yaklaşık 3 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapıyor. Türkiye'deki Suriyelilerin yaklaşık yarısını, 18 yaşın altındakiler oluşturuyor. Kamplarda ve kamp dışında bulunan Suriyeli çocuklara eğitim, sağlık, sosyal uyum gibi konularda birçok destek sağlanıyor.

Bu çalışmaların yanı sıra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca, ailesini kaybetmiş, maddi yetersizlikler veya farklı sorunlar nedeniyle ailesinin bakamadığı ya da ailesi bulunmayan yabancı çocuklar da "sevgi evleri" gibi kuruluşlarda bakım ve koruma altına alınıyor.

Bakanlığın verilerine göre, bu kapsamda koruma altına alınan 155 Suriyeli çocuk bulunuyor. Bunların yanı sıra 28'i Suriyeli, 10'u Afgan ve Iraklı olmak üzere 38 savaş mağduru çocuk, onlara hem yuvalarını hem de gönüllerini açan Türk koruyucu ailelerin yanına yerleştirildi.

2 BİNDEN FAZLA MAĞDUR ÇOCUĞA MADDİ DESTEK

Bakanlık tarafından, ailesinin yanındaki 2 bin 273 yabancı uyruklu çocuğa, Sosyal Ekonomik Destek hizmeti kapsamında maddi yardım sağlanıyor.

Yoksul, temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan ve çocuklarına bakmakta güçlük çeken ailelere ödenen destek kapsamında, çocukların eğitim çağına göre değişen oranlarda, 2016 itibarıyla aylık ortalama 622 lira ödeme yapılıyor.

SURİYELİ ÇOCUKLARI EVLAT EDİNMEK İSTEYEN AİLELERDEN TELEFON YAĞDI

Öte yandan, özellikle Halep'te çocukların maruz kaldığı olayların kamuoyunu etkilediği, Suriyeli çocukları evlat edinmek isteyen Türkiye'nin dört bir yanındaki vatandaşlardan bakanlığa çok sayıda telefon geldiği belirtildi.

Bakanlık yetkilileri, arayanlara, isterlerse "koruyucu aile" olarak çocuklara destek olabileceklerini bildirdiklerini ifade etti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.