Suriye'deki İç Savaşın Faturası

Suriye'de barışçıl gösterilerle başlayan ancak rejimin silahlı müdahalesi sonucu kanlı bir iç savaşa dönüşen olaylarda, 2011 yılından bu yana yaklaşık 211 bin kişi hayatını kaybetti.

Suriye İnsan Hakları Örgütü (SNHR) tarafından yayımlanan raporda, 4'üncü yılını dolduran şiddet olaylarında, Esed güçleri tarafından 18 bin 242'si çocuk, 18 bin 457'si kadın, 11 bin 427'si işkence altında olmak üzere 176 bin 678 sivil ile 27 bin 496 silahlı muhalifin öldürüldüğü belirtildi.

Rastgele bombardıman ve infazların kurbanlarının yüzde 19'unun kadın ve çocuklar olduğuna işaret edilen raporda, Esed güçlerinin saldırılarında, 5 bin 150 varil bombası kullandığı ifade edildi. Raporda, varil bombalı saldırılarda 12 bin 194 kişinin katledildiği vurgulandı.

Terör örgütü DAEŞ'in de kurulduğu 2013 yılından bu yana, bin 54'ü sivil, 2 bin 913'ü muhalif, 3 bin 967 kişiyi öldürdüğü kaydedilen raporda, Suriye rejimine karşı mücadele eden silahlı gruplardan Nusra Cephesi'nin saldırılarında ise 73'ü muhalif, 258'i sivil 331 kişinin yaşamını yitirdiği aktarıldı.

SURİYE DEVRİMİNİN FİTİLİ

Raporda, Suriye'deki PYD, YPG gibi Kürt silahlı birliklerinin kontrol altında bulundurdukları bölgelerde zorla silah altına alma, tutuklama ve işkence gibi ihlaller gerçekleştirdiğine ve söz konusu gruplar tarafından düzenlenen saldırılarda da 493 kişinin hayatını kaybettiğine yer verildi.

Raporda, Suriye'deki bazı muhalif grupların düzenlediği saldırılar sonucu da bin 787 kişinin hayatını kaybettiği, 23 Eylül 2014'te ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon güçleri tarafından DAEŞ'e yönelik başlatılan hava saldırılarında 103 sivilin can verdiği bildirildi.

Suriye devriminin fitili, 44 yıldır ülkeyi yöneten Esed ailesinin baskıcı politikasına karşı 15 Mart 2011'de başlayan barışçıl gösterilerle ateşlenmişti. Ancak Esed güçlerinin gösterilere kanlı şekilde müdahale etmesi ve halka karşı silah kullanmayı kabul etmeyen çok sayıda askerin de ordudan ayrılması sonucu olayların seyri değişmişti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.