Suriye'de Türkiyesiz Çözüm Olamaz

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Schaefer, Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden (AB) vize serbestisi konusundaki beklentilerini anladıklarını ancak bunun olabilmesi için hangi koşulların karşılanması gerektiğini ilgili tüm tarafların bildiğini söyledi. Türkiye'ye Suriye'li sığınmacılara yaptığı yardımlardan dolayı teşekkür eden Schaefer, iki ülkenin diyaloglarının geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Schaefer, olağan basın toplantısında, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, bir Alman gazetesine verdiği demeçte, vize serbestisi konusunda "net bir tarih bekledikleri" ve "vize serbestisi uygulanmazsa, Geri Kabul Anlaşması'nı ve 18 Mart'ta imzalanan anlaşmayı kenara bırakmak zorunda kalacakları" yönündeki sözlerini değerlendirdi.

ULTİMATOM OLARAK GÖRMÜYORUM

Schaefer, “Bu açıklamaları bir ültimatom ya da bir tehdit olarak görmüyorum. Türkiye'nin müzakerelerdeki pozisyonunun güçlü bir şekilde ifade edilmesi olduğuna inanıyorum." dedi.

AB ile Türkiye arasında 18 Mart'ta varılan mutabakatın, yalnızca mülteci krizine çözüm çabalarını değil, vize serbestisine ilişkin unsurları da kapsadığını hatırlatan Schaefer, AB'ye vizesiz seyahatin Türk kamuoyu için özel bir anlam ifade ettiğinin farkında olduklarını vurguladı.

Almanya'nın uluslararası konularda Türkiye ile yakın işbirliği arzusunda olduğunu dile getiren Martin Schaefer, “Türkiye'nin katılımı olmadan Suriye'de herhangi bir siyasi çözümün olamayacağı çok açık." ifadesini kullandı.

18 Mart mutabakatının hem AB hem Türkiye için büyük önem taşıdığının altını çizen Schaefer, “Vize serbestisinin başlayabilmesi için hangi koşulların karşılanması gerektiği, ilgili tüm taraflar ve Türkiye tarafından da gayet iyi biliniyor. Burada karşılanması gereken 72 nokta, yıllardır aynı, değişmedi ve herkesçe biliniyor." diye konuştu.

Sözcü, AB'ye vizesiz seyahat için karşılanması gereken koşulların yalnızca Türkiye için getirilmediğini, vizesiz seyahat için müzakere yapan diğer ülkeler için de bu koşulların geçerli olduğunu kaydetti.

Schaefer, bu koşulların karşılanıp karşılanmadığını belirlemenin AB Komisyonunun görevi olduğunu, bu konuda kendisinin somut bir tarih ifade edemeyeceğini, spekülasyon yapmak istemediğini söyledi.

SURİYE'DE TÜRKİYE'SİZ BİR ÇÖZÜM OLAMAZ

Türkiye'nin, Almanya'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Robert Dölger'i Dışişleri Bakanlığına çağırmasıyla ilgili bir soru üzerine, devletler arası ilişkilerde diplomatların bu şekilde davet edilmelerinin olağan olduğunu savunan Sözcü Schaefer, konunun ayrıntılarını henüz bilmediğini ancak Büyükelçi Martin Erdmann'ın yıllık izinde olması nedeniyle bu görüşmeye Maslahatgüzarın gideceğini kaydetti.

Schaefer, bir soru üzerine, Almanya'nın Büyükelçi Erdmann'ı geri çekmek gibi bir düşüncesi olmadığını, Türkiye ile diyalog ve iletişimi daha da geliştirmek istediklerini vurguladı.

Almanya için Türkiye'nin çok önemli bir ülke olduğunu belirten Schaefer, “Türkiye ile en yoğun şekilde diyalog içinde olmayı, hem bizim hem de onlar için önemli olan tüm konuları ele almayı istiyoruz. Buna AB ile Türkiye arasındaki mutabakat da dahil." dedi.

Almanya'nın uluslararası konularda da Türkiye ile yakın işbirliği arzusunda olduğunu dile getiren Sözcü, “Türkiye'nin katılımı olmadan Suriye'de herhangi bir siyasi çözümün olamayacağı çok açık." ifadesini kullandı.

Schaefer, Suriye'deki iç savaştan en çok etkilenen ülkelerin başında Türkiye'nin bulunduğunu belirtirken, Suriyeli sığınmacılar için yaptıkları nedeniyle de Türkiye'ye müteşekkir olduklarının altını çizdi.

Almanya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin çok uzun bir geçmişi bulunduğunu hatırlatan Sözcü Schaefer, iki ülke arasında çok yakın ve güçlü bağlar olduğunu, şu anki zorlukların aşılacağına inandığını sözlerine ekledi.

Kaynak: Yeni Şafak

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.