Suriye Satrancının En Kritik Hamlesi

Suriye’de artık kritik bir döneme girilmiş bulunuyor. Hem sahada hem diplomasi alanında önemli gelişmeler yaşanıyor. El-Bab’daki IŞİD temizliğinin büyük ölçüde bitmesinin ardından, Suriye satrancının en kritik hamlesi haline gelen Rakka operasyonunun nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirileceği hem Suriye’nin hem bölgesel ve küresel dengeler açısından büyük önem taşıyor.

Ankara ve Washington terör örgütü YPG’ye yönelik farklı bakış açılarının yol açtığı anlaşmazlıkları giderebilecek mi? ABD de terör örgütü YPG’yi kullanma konusunda ısrarcı olacak mı? Ya da Türkiye Trump yönetimini bundan vazgeçirebilecek mi? Bu soruların cevaplarının ne olacağı oldukça önemli. Bu satırlar yazılırken taraflar arasında yoğun bir görüşme trafiği yaşanıyordu ve Ankara, Washington’u henüz terör örgütünden vazgeçirebilmiş değildi.

Washington YPG’ye yaptığı yatırımdan kolay kolay vazgeçemiyor. Hem bu yatırımlarının boşa gitmemesi hem de Türkiye’yi razı edecek bir orta yol bulma gayretinde. O orta yol da henüz bulunabilmiş değildi. Ama bu yöndeki umutlar henüz tükenmiş değil.

Trump dönemi ile birlikte Türkiye ile ABD arasındaki diplomasi trafiği gerçekten baş döndüren bir şekilde artmış vaziyette. Ankara bunu önemli buluyor ve memnun. Ancak bu duruma, Suriye’de özellikle Fırat Kalkanı operasyonunda işbirliği yaptığı Rusya’nın memnun olduğunu söylemek mümkün değil. Ankara’nın hemen her yerde olduğu gibi Suriye’de rekabet halindeki iki küresel güç ile ilişkisinde bir denge bulması gerektiğinin altı çiziliyor. Bu çerçevede Ankara-Washington yaklaşımı karşısında Rusya’nın Kürt kartını kullanma gayretlerine dikkat çekiliyor. Bu noktada ABD ile Rusya arasındaki Suriye kuzeyinin kimin nüfuz bölgesi olacağı konusunda bir uzlaşma olmadan Türkiye’nin Suriye kuzeyinde hem ABD’yi hem de Rusya’yı aynı anda idare etmesinin zorluğuna işaret ediliyor. Bakalım Türkiye bu zorluğu aşabilecek mi? Rakka operasyonda Türkiye’nin kırmızı çizgileri aşılmadan ABD ve Rusya’nın razı olduğu formül bulunabilecek mi? Kritik bir o kadar da sancılı bir süreç bizi bekliyor…

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 373. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.