Somali'de Koleradan 343 Kişi Öldü

Somali'de yıl başından bu yana 343 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan kolera virüsünün yayılmasında kuraklığın etkili olduğu bildirildi.

Dünya Sağlık Örgütü'nden (DSÖ) yapılan yazılı açıklamada, Somali'de virüsün yayıldığı bölgelerde 2017 yılı başından bu yana 13 bin kişinin koleraya yakalandığı, 343 kişinin yaşamını yitirdiği belirtildi.

Sayının geçen yıl aynı döneme oranla 5 kat arttığı ifade edilen açıklamada, verilere Somali Sağlık Bakanlığı'ndan ulaşıldığı kaydedilerek, bakanlığın DSÖ'nün desteğiyle koleranın yayılma hacmini tespit için Bay bölgesine bir ekip gönderdiği aktarıldı.

Açıklamada, "Söz konusu ekip şu ana kadar Bay'da kolera tedavisi verilen 12 kliniği ziyaret etti. Ekip, koleranın yayılma sebeplerinin başında su ve gıda yoksunluğu geldiğini aynı zamanda virüsün bulaşmasını önleyici tedbirlerin yeteri kadar alınmadığını tespit etti. DSÖ, Bay'da 20'den fazla sağlık görevlisine, virüsten korunma ve hastalıkla mücadele eğitimleri verdi." denildi.

Somali'de yaklaşık 6,2 milyon kişinin insani yardıma muhtaç olduğu bunlardan 3 milyonunun ciddi gıda yoksunluğu çektiği vurgulanan açıklamada, "Kuraklık, çoğunluğu kadınlar ve 5 yaşından küçük çocuklara etki eden suyla bulaşan hastalıklara neden oluyor." ifadelerine yer verildi.

SOMALİ'DE KURAKLIK NEDENİYLE 'ULUSAL FELAKET' İLAN EDİLMİŞTİ

Somali Cumhurbaşkanı Muhammed Abdullah Fermacu, ülke genelinde etkili olmaya başlayan kuraklığın yol açtığı insani krizle mücadele için "ulusal felaket" ilan etmişti. Fermacu, Somali'de yaşanabilecek insani trajedinin önüne geçilebilmesi ve kuraklıktan etkilenen ailelere yardım ulaştırılabilmesi için uluslararası kamuoyunun desteğini istemişti.

Birleşmiş Milletlerden yapılan açıklamada ise ülkedeki aşırı kuraklık sebebiyle 6,2 milyon kişinin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtilmiş, krizin çözümü için uluslararası topluma acilen harekete geçme çağrısı yapılmıştı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.