Sokullu Mehmet Paşa Camiî Tarihi

Sokullu Mehmet Paşa Camiî ve Külliyesi kim tarafından yapılmıştır? Sokullu Mehmet Paşa Camiî’nin mimarı kimdir? Sokullu Mehmet Paşa Camiî nerede? Sokullu Mehmet Paşa Camiî tarihi, özellikleri, hakkında kısaca bilgi...

Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, Mimar Sinan’ın İstanbul Kadırga’da Şehit Mehmet Paşa yokuşunda bulunan ve cami ile külliyeden oluşan bir eseri. Mimar Sinan’ın en güzel eserlerinden biri sayılır. Üç padişaha sadrazamlık yapan Sırp asıllı Sokullu Mehmet Paşa adına 1571’de karısı tarafından yaptırılmıştır.

HACER’ÜL ESVED TAŞININ 4 PARÇASI BU CAMİDE

İslam dininde kutsal sayılan, cennetten geldiğine inanılan ve ana parçası Kabe’de yer alan “Hacer’ül Esved” taşının 4 parçası, İstanbul’daki Sokullu Mehmet Paşa Camisi’nde bulunuyor.

Osmanlı Devleti döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’a getirildiği bilinen Hacer’ül Esved taşından kopan 4 parça, Mimar Sinan tarafından Kadırga semtinde bulunan, dönemin sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa adına yaptırılan Sokullu Mehmet Paşa Camisi’ne konuldu.

Altın çerçeve ile kaplanan parçalar, caminin giriş kapısı üzerindeki mermer taşların ortasında, mihrabın üst kısmında, minbere giriş kapısının üzerinde ve minber kubbesinin altında yer alıyor.

HACER’ÜL ESVED PARÇALARI EDİRNE VE İSTANBUL’DA

Hacer’ül Esved’in Türkiye’deki en büyük parçası ise Süleymaniye Külliyesi içindeki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin giriş kapısının üzerindeki saçağın altında, diğeri ise Edirne Eski Camiî’de bulunuyor.

Hac ya da umreye gidenlerin en büyük arzusu olan Hacer’ül Esved’e dokunmak, İstanbul’daki Sokullu Mehmet Paşa Camisi ile Süleymaniye Külliyesi içerisinde bulunan Kanuni Sultan Süleyman Türbesi ve Edirne’deki Eski Cami’de mümkün oluyor.

“TARİHİ ÖĞRENMEYE TEŞVİK ETME ARACI OLARAK GÖREBİLİRİZ”

Sanat tarihçisi Süleyman Faruk Göncüoğlu, İslam’da kutsallık atfedilen tek metanın Hacer’ül Esved taşı olduğunu, Hz. Muhammed’in de bu taşa hürmet ettiğini söyledi.

Hacer’ül Esved’in cennetten Adem Peygamber’e hediye gelen ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ilk hakemlik uygulamasını gerçekleştirdiği olayın da merkezinde Hacer’ül Esved’in bulunduğunu aktaran Göncüoğlu, şöyle devam etti:

“İslam tarihinde Hacer’ül Esved taşının önemi inkar edilemez. Hacer’ül Esved taşı hürmet görür ve mümkün olduğunca da Kabe’deki ziyaretlerde öpülmeye çalışılır. Hacer’ül Esved’in Resulullah Efendimiz tarafından öpülüp, saygı gösterildiği Hz. Ömer tarafından İslam tarihçesine intikal ettirilmiştir.

Hacer’ül Esved ile ilk tanışan yer, Edirne. Edirne Eski Cami’de Hacer’ül Esved taşı ile karşılaşılır. İstanbul’da Hacer’ül Esved’ten en fazla parçanın bulunduğu yer, Sokullu Mehmet Paşa Camisi’dir. Kabe’de bulunan revakların inşa edildiği zaman ki o revaklar inşa edilirken boyları Kabe’nin boyunu geçmeyecek şekilde inşa ediliyor, inşa sırasında Hacer’ül Esved taşı da bir altın tombak içerisinde koruma altına alınırken bazı parçalar ortaya çıkıyor. O parçaların bir kısmı İstanbul’a getiriliyor ve Mimar Sinan tarafından Sokullu Camisi’nde kullanılıyor. Taşın bir diğer parçası da bugün Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nde bulunuyor.”

HZ. ADEM’E (A.S.) HEDİYE EDİLEN CENNETTEN PARÇA

İslam inancında tapınma olgusunun olmadığına işaret eden Göncüoğlu, “Cennetten gelmiş, Adem Peygamber’e hediye edilmiş bir parça diye o gözle bakılarak, hürmet edilerek, caminin tarihini de öğrenip, insanları tarihi öğrenmeye teşvik etme aracı olarak Hacer’ül Esved’i görebiliriz.” dedi.

Göncüoğlu, Osmanlı’da camilerin hayatın merkezinde yer aldığını, sosyal hayatın camilerin etrafında döndüğüne dikkati çekerek, “Bugün sakal-ı şeriflerin ya da kutsal emanetlerin sergilenmesinin nedeni, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) daha fazla salavat getirilmesidir, bunlardan medet ummak değildir. Bunları yitirdiğinizde yeni anlamlar yüklenir. İslam kültür tarihini sadece mimari bazda değil, bunu yaşayış bazlı da öğrendiğimiz takdirde daha da sahipleneceğimiz kanaatindeyim.” ifadelerini kullandı.

Cami görevlileri de özellikle ramazanda ziyaretçi sayısının arttığını bildirdi.

Kaynak: AA

SOKULLU MEHMET PAŞA CAMİÎ NEREDEDİR? - HARİTA

İslam ve İhsan

İSTANBUL’DA GEZİLECEK YERLER

İstanbul’da Gezilecek Yerler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.