Şeytanı Ortak Etme!

Allah nelerle imtihan eder? Şeytan evlada nasıl ortak olur? Eskiden çocuklar nasıl yetiştirilirdi? İnsanın en önemli imtihan vesileleri...

Âyet-i kerîmede, Cenâb-ı Hak; şeytanın, kendisine tâbî olan ve yalancı vaatlerine kulak verenlerin mal ve evlâtlarına ortak olacağını beyan buyurmaktadır. (el-İsrâ, 64)

EN ÖNEMLİ İMTİHAN VESİLELERİ

Demek ki mal ve evlât, en mühim imtihan vesilesidir. Mal üzerinde, gerçek sahibi olan Cenâb-ı Hakk’ın arzusu istikametinde tasarruf edilmezse; kişiye büyük bir vebal olur.

Evlât da, onları emânet olarak lutfeden Allah Teâlâ’nın istediği şekilde terbiye edilmediğinde; anne-baba için bir musîbettir. Her iki nimet de; güzel değerlendirildiğinde, amel defterini kıyâmete kadar açık tutacak bir uhrevî kazanç kapısı olabilecekken; aksi hâlde aynı derecede menfî neticeleri beraberinde getirir.

“BEN ELİMDEN GELENİ YAPIYORUM”

Üstünkörü bir alâka ile yaklaşmak, bir-iki yaz mevsiminde üç-beş hafta camiye gönderip, kalan bütün zamanlarda evlâdını sokakların insafına emânet etmek, sonra da; “Ben elimden geleni yapıyorum.” deyip rahatlamak mümkün değildir. Çünkü dağ gibi alevler karşısında, bir bardak suyun hiçbir şey ifade etmeyeceği açıktır. Aynı şekilde koskoca çöle bir kova su dökmenin hiçbir mânâsı olmayacağı da âşikârdır.

ESKİDEN ÇOCUKLAR NASIL YETİŞTİRİLİRDİ?

Belki geçmiş asırlarda, sokaktan çarşıya, evden camiye her köşenin bir İslâmî mektep; an ne-babadan, dede ve nineye, esnaftan ustaya herkesin bir muallim olduğu devirlerde; az bir gayretle evlâtlar İslâm terbiyesi ve ahlâkıyla yetiştirilebiliyordu.

Fakat bugün, menfî rüzgârları tersine çevirecek, nefsânî yangınları söndürecek bir ciddiyetle meselenin ele alınması mecbûriyeti vardır. Muhabbetli bir disiplin ile; âhiret endişesinde hemfikir olan kardeşlerin bir araya gelmesi ve imkânlarını birleştirmesiyle ve bilhassa mânevî tedbirlere riâyet ile gösterilecek gayretler, inşâallah netice verecektir.

Şartların menfîliği karşısında, ümit kesmemeli, Efendimiz’in de; son derece zâlim, gaflet dolu, kesif bir câhiliyye karanlığı içerisinde vazifesine başladığı hatırda tutulmalıdır.

Dün olduğu gibi, bugün de; câhiliyye karanlığındaki sokakları İslâm’ın hidâyet güneşiyle nurlandıracak, mânevî feryat ve figanları aşk-ı Muhammedî ile şakıyan yanık bülbül sadâlarına döndürecek şevk ve heyecan da, usûl ve metot da, Fahr-i Kâinat Efendimiz’in mübârek rûhânî dokusundan feyiz, rûhâniyet ve nasip ile mümkündür.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nesil Endişesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ALLAH NELERLE İMTİHAN EDER?

Allah Nelerle İmtihan Eder?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.