Şeyh Her Şeyi Bilir mi?

Bazı sufiler tarafından dile getirilen "Şeyh her şeyi bilir" ifadesi doğru mu?

Bazı sûfîlerin hata ettiği konulardan biri de şeyhinin her zaman her şeyi bileceğini zannetmeleridir. Ehl-i Sünnet inancına göre evliyânın kerâmeti haktır, gerçektir. Allah bir dostuna bildirirse, o kişi bazı şeyleri Allah’ın bildirdiği kadarıyla bilebilir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa’nın annesine ve arıya ilham edildiği, sâlih bir kula ledünnî ilim verildiği ifade edilmektedir. (el-Kasas, 28/7; el-Kehf, 18/65; Nahl, 16/68.)

Ancak bu, “her zaman bilirler” demek değildir. İstikâmet ehli sûfîlerin bu konudaki yaklaşımı şudur: “Cenâb-ı Hak bazen kuluna perdeleri açar, fersah fersah uzakları gösterir, bazen de perdeyi kapatır, o kul önündeki taşı göremeyip takılır, düşer.”

Hz. Peygamber bile ancak Allah Teâlâ’nın bildirdiği şeyleri biliyordu. Bedir savaşı için İslam ordusu Rasûl-i Ekrem’in emriyle Bedir mevkiinde yerleşip saf tutarken bir sahâbî:

“Yâ Rasûlallah! Ordunun burada durması size Allah tarafından mı emredildi, yoksa kendi tercihinizle mi burayı seçtiniz?” diye sorunca Hz. Peygamber bu konuda kendisine Allah tarafından bir bilgi gelmediğini, kendi tercihiyle burayı seçtiğini söylemiş, bunun üzerine o sahâbî:

“Yâ Rasûlallah! Burası savaş için uygun değildir, ordu başka bir yerde dursa daha iyi olur”demiş, Hz. Peygamber de onun tavsiyesine uymuştur. (M. Âsım Köksal, İslâm Tarihi, İstanbul ts., IX, 111. Benzer rivayetler için bk. İbn-i Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye, Beyrut 1937, II, 259-260; İbn-i Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, Beyrut ts., II, 15.)

Kaynak:   Necdet Tosun, İrfan Bahçesi, İstanbul: Erkam Yayınları, 2014

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.