Selman-ı Farisi’nin Feraseti

Selmân -radıyallâhu anh- çok yer gezip farklı tecrübeler elde ettiği için geniş bir kültüre sahipti. Feraseti ile Hendek Harbi’nde hendeğin kazılmasını, Tâif kuşatmasında da mancınık ve debbâbe[3] kullanmayı tavsiye etmiş ve bunların yapımını bizzat gerçekleştirmiştir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Hazret-i Selmân ile Ebu’d-Derdâ’yı kardeş yapmıştı.

Bir gün Selmân -radıyallâhu anh- ile kardeşi Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh- aynı kaptan yemek yiyorlardı ki tabak ve içindeki yemek tesbîh etmeye başladı.[1]

Yine böyle bir ziyaret esnâsında Selmân -radıyallâhu anh-, kardeşi Ebu’d-Derdâ’nın hanımını oldukça eskimiş elbiseler içinde gördü ve:

“–Bu hâlin ne?” diye sordu. Kadın:

“–Kardeşin Ebu’d-Derdâ dünya malına ve zevklerine önem vermez.” dedi. O esnâda Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh- hazırlattığı yemeği Hazret-i Selmân’a ikram edip:

“–Buyurun, yemeğinizi yiyin, ben oruçluyum.” dedi. Selmân -radıyallâhu anh-:

“–Sen yemedikçe ben de yemem!” diye karşılık verdi. Bunun üzerine Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh- sofraya oturup yemek yedi. Gece olunca Ebu’d-Derdâ teheccüd namazı kılmaya hazırlandı. Selmân -radıyallâhu anh- ona:

“–Uyu!” dedi. Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh- uyudu. Bir müddet sonra tekrar kalkmaya davrandı. Selmân -radıyallâhu anh- yine:

“–Uyu!” diyerek onu kaldırmadı. Gecenin sonlarına doğru Selmân -radıyallâhu anh-:

“–Şimdi kalk!” dedi ve birlikte kalkıp tesbihatta bulundular ve namaz kıldılar. Sonra Selmân -radıyallâhu anh-, Ebu’d-Derdâ’ya şöyle dedi:

“–Senin üzerinde Rabbinin hakkı vardır, nefsinin hakkı vardır, âilenin hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını ver!”

Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e gidip olup biteni anlattı. Fahr-i Kâinât Efendimiz:

“–Selmân doğru söylemiş.” buyurdular. (Buhârî, Savm 51, Edeb 86)

Diğer bir rivâyette Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Ebu’d-Derdâ’ya:

“–Selmân senden daha âlimdir!” buyurmuşlardır. (Heysemî, III, 199-200; Hânî, Hadâik, s. 297)

Selmân -radıyallâhu anh- din kardeşliği hukûkuna çok riâyet ederdi. Hattâ vâlisi olduğu Medâin’den tâ Şam’a kadar yürüyerek gidip kardeşi Ebu’d-Derdâ’yı ziyarette bulunurdu. [2]

Selmân -radıyallâhu anh- çok yer gezip farklı tecrübeler elde ettiği için geniş bir kültüre sahipti. Farsça ve Arapça’ya ilâveten Rumca ve İbrânîce de bilirdi.

Hendek Harbi’nde hendeğin kazılmasını, Tâif kuşatmasında da mancınık ve debbâbe[3] kullanmayı tavsiye etmiş ve bunların yapımını bizzat gerçekleştirmiştir. [4]

DİPNOTLAR

[1] Beyhâkî, Delâil, VI, 63; İbnü’l-İmâd, Şezerâtü’z-Zeheb, I, 209-210.

[2] Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, s. 127, no: 346.

[3] Debbâbe: Askerlerin altına girip, düşman oklarından korunarak kale duvarına yaklaşmak ve duvarı delmek için kullandıkları seyyar bir savaş âleti. Üzerine hayvan derisi kaplanır. Tankın ilk hâli olduğu söylenebilir.

[4] Beyhâkî, Delâil, V, 161; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, IV, 348; Vâkıdî, II, 445-447.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.