Selamdan Önce Okunan Dua

Dr. Murat Kaya, selamdan önce Rasûlullah (s.a.v) namazın içinde (yani sonunda) okuduğu duayı anlatıyor...

Âişe (r.a) şöyle demiştir:

“Rasûlullah (s.a.v) namazın içinde (yani sonunda):

اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَا، وَفِتْنَةِ الْمَمَاتِ، اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْمَأْثَمِ وَالْمَغْرَمِ

«Allah’ım! Kabir azabından Sana sığınırım. Mesîh Deccâl’in fitnesinden Sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnele­rinden Sana sığınırım. Allah’ım! Günâh işlemekten ve borçlu olmaktan Sana sığınırım!» diye dua ederlerdi. Bir kişi kendisine:

«–Borçtan ne kadar çok Allah’a sığınıyorsunuz?» dedi.

Bunun üze­rine Rasûlullah (s.a.v):

«–Kişi borçlandığında, konuşur, yalan söyler; söz verir sözünde duramaz!» buyurdular.” (Buhârî, Ezân, 149)

HADİSİN ŞERHİ

Kişi teşehhüd ve salli-bârikten sonra Kur’ân ve Sünnet’te zikredilen dualardan dilediğini okuyabilir. Bunlardan biri de bu duadır.

Mesîh, Hz. İsa’ya da, Deccâl’e de denir. İkincisi dâima Deccâl kay-dıyle birinciden ayırdedilir. Deccâl’e Mesîh denilmesi, kendisinden hayır silin­diği, gözlerinden biri silik olup tek gözlü olduğu veya yeryüzünü kısa sürede dolaşacağı içindir. İsa (a.s)’a Mesîh denmesi hakkında muhtelif vecihler serdedilmiştir. Kelimenin Ârâmîce aslı olan meşîhâ ve İbrânîce aslı olan mâşiah, “sıvazlanmış” anlamına gelmekte olup, İsrâiloğulları’nda hükümdarlık vazifesine başlarken kâhin (üst düzey din adamı) tarafından kutsal yağ sürülmesi geleneğine bağlı olarak krala mesih unvanı verilir olmuştur.[1] Bazı müfessirler Mesîh kelimesinin İbrânîce’de “mübarek, kutlu” anlamına geldiğini belirterek bu anlam ile “Nerede olursam olayım, o beni kutlu ve bereketli kıldı”[2] âyeti arasında bağ kurmuşlardır. (Zemahşerî, I, 189)

Mübârek elini hastalara sürerek (meshederek) iyileştirmesi bunlardan biridir. Kelimenin İbrânîce “Meşîhâ”dan alındığına dâir olan vecih kuvvetli görülmüştür.

Deccâl kelimesi, hak ile batılı karıştıran, batılı hak gibi gösteren hilekâr, yalancı ve yaldızlayıcı mânalarına gelir.

[1] Ömer Faruk Harman, “Hz. Îsâ”, İFAV Ansiklopedisi, II, 423; a.mlf., “Mesih”, a.g.e., III, 224.

[2] Meryem 19/31.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.