Şehir Şehir Dolaşıp İyilik Dağıtıyorlar

Gençlik ve Spor Bakanlığınca hayata geçirilen "Damla Projesi" kapsamında, Türkiye'deki üniversitelerde eğitim gören yerli ve yabancı gönüllü öğrenciler, şehir şehir dolaşıp insanlara "iyilik" dağıtıyor.

Gençlik ve Spor Bakanlığı, gençlerin gittikleri şehirlerin kültürünü ve yöre halkını yakından tanıma fırsatı bularak, onlarla gönül köprüsü kurmaları adına "Damla Projesi"ni başlattı.

Proje ve Koordinasyon Genel Müdürlüğünce yürütülen çalışmayla alanında uzman kişiler tarafından gönüllülük, insan sevgisi, iyilik, empati, fedakarlık, tasavvuf, sürdürülebilirlik, çevre ve gençlik bilinci gibi çeşitli konularda verilen eğitimleri tamamlayan gençler, yurt içi ve dışında çalışmalarını yaklaşık 4 yıldır sürdürüyor.

Burkina Faso, Mısır, Yemen, Afganistan, Endonezya, Kazakistan, Suriye, Çad, Özbekistan, Azerbeycan, Filistin, Sudan, Çin (Doğu Türkistan), Moritanya, Gana, Hindistan, Nijerya, Bangladeş ve Suudi Arabistan ile Türkiye'nin farklı illerinden gönüllü öğrenciler, 45 kişilik gruplara ayrılarak, gidecekleri ilin ve yörenin kültürel yapısı ve davranış kalıpları hakkında bilgilendiriliyor.

Ziyaret ettikleri şehirlerde sabahın ilk ışıklarıyla spor yaparak güne başlayan gençler, köy okulları, aile, kurum, çocuk yuvası, huzurevi ve engelli dernekleri gibi çeşitli ziyaretler gerçekleştirerek bulundukları bölgenin çevre ve mezarlık temizliğini de yapıyor.

Her günün sonunda değerlendirme toplantısı yapan gençler, etkinliğin sonuncu günü tespit edilen ihtiyaç ve sorunları rapor haline getirerek ilgili birimlere iletiyor.

Gençlik ve Spor Bakanlığı Müşaviri Metin Ayvazoğlu, projeyle gençlerin mesleki gelişimlerine, gönüllülük algılarının güçlendirilmesine ve toplumsal sorumlulukların farkında olan birer birey olarak yetişmesine katkı sağlanmasının amaçlandığını belirtti.

Projeye, kendini topluma karşı sorumlu hisseden yerli ve uluslararası 18 yaş üstü gençlerin katılımlarının devam ettiğini anlatan Ayvazoğlu, yapılan çalışmanın, proje olmaktan çok, gençleri gönüllülüğe hazırlayan bir akademi tavrıyla işlediğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Proje kapsamanda gençlerimiz gittikleri şehirlerde 10 gün boyunca köy okulları, sevgi evleri, hastaneler, huzurevleri, rehabilitasyon merkezleri ve aileleri ziyaretleri ile toplumun tamamına ulaşmanın gayretiyle çalışıyorlar. Bu sayede gençlerimiz sadece topluma değil yaptıkları çalıştaylarla ilin marka değerini ortaya çıkarmayı hedefliyorlar. Projeyle bugüne kadar yurt içi ve dışında 75 şehri ziyaret eden 518'i yabancı 2 bin 76 gönüllü gencimiz, yaklaşık 450 bin insanla birebir ilgilendi."

Gönüllü öğrencilerden Burkina Fasolu Noufou Ouedraogo, projenin kendisi gibi tüm gönüllülere ciddi anlamda kazanımlar sağladığına inandığını belirtti.

Gezdikleri bölgelerde gördükleri karşısında çok etkilendiğini anlatan Ouedraogo, "Bu bağlamda sağlam ve adaletli toplumlar oluşturabiliriz. Yaraların iyileştirilmesi için gereken umut ve amaç bizde var. Gelecek günler, bugün tüm dünya çocuklarına özellikle de Suriyeli çocuklara sunulan bu tarz faaliyetlerle gurur duyacak." diye konuştu.

Yemenli Amr Muhammed de 6 yıldan beri Türkiye'de olduğunu, 3 yıldır da "Damla Projesi" gönüllüsü olarak görev yaptığını ifade ederek, iyilikle başlayan ve iyilikle biten böyle bir projede yer aldığı için mutlu olduğunu dile getirdi.

Bangledeşli Mohan Sayeed ise çeşitli ülkelerden 40 gencin birlikte olmasının bile ayrı bir güzellik olduğunu belirterek, proje sayesinde çok şey öğrendiğini, bunların başında ise huzurevi ve engelliler için yapılan okulların geldiğini söyledi.

Sayeed, eğitimini bitirip ülkesine döndüğü zaman kendisinin de engelli okulu kuracağını sözlerine ekledi.

Emre Ertürk de projenin iyilik, cömertlik, şükretme ve empati öğretileri üzerine kurulmuş bir çalışma olduğuna işaret etti.

Projenin kendi hayatında büyük öneme sahip olduğunu anlatan Ertürk, kitaplardan öğrendikleri kuramsal bilgileri, değerleri, etik ve ahlaki davranışları genel olarak Damla Projesi'nde gördüğünü ifade ederek, "Burada Suriye teması üzerine çeşitli kazanımlar elde ettim, bu bana vatan sevgisini ve şükretmenin ne olduğunu bir kez daha gösterdi." dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.