Şehitlik İle İlgili Ayet ve Hadisler

Allah yolunda canını feda eden bir Müslümana şehit denir. Şehitlik, İslâm’da en büyük mertebedir. İslam’da şehitlik ile ilgili ayet ve hadisler.

Şehitlerin Allah katında kadir ve kıymetleri pek yüce olmakla birlikte, âhirette en büyük rütbenin Peygamberlikten sonra şehitlik olduğu belirtilmiştir. Bunun içindir ki, şehitlerin bütün günah ve kusurları Allah tarafından afvedilmektedir. Zira Müslümanları, düşmanlarına üstün kılan en mühim esaslardan biri “Ölürsem şehitim, kalırsam gazi!..” inancıdır. Bizlerde bu ulvî makama yani şehitliğe dair ayet-i kerime ve hadis-i şerifleri derleyerek istifadenize sunuyoruz.

ŞEHİTLİKLE İLGİLİ AYETLER

“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyiniz. Bilâkis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.” (Bakara, 154)

“Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah’ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.” (Âl-i İmrân, 157)

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. Onlar, Allah’tan gelen nimet ve keremin; Allah’ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.” (Âl-i İmrân, 169-171)

“Kim Allâh’a ve Rasûl’e itâat ederse, işte onlar, Allâh’ın kendilerine nîmet verdiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve sâlihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştırlar.” (Nisâ, 69)

"O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisâ, 74)

"De ki: Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.” (Tevbe, 52)

“Allah, mü’minlerden mallarını ve canlarını, onlara (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Onlar, Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. (Bu), Allah üzerine hak bir vaattir…” (Tevbe, 111)

“Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.(Hac, 58)

"Mü’minler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir. (Ahzâb, 23)

“...Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz." (Muhammed, 4)

“Allah’a ve peygamberlerine iman edenler, (evet) işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nûrları vardır. İnkâr edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.” (Hadid, 19)

ŞEHİTLİKLE İLGİLİ HADİSLER

Peygamber Efendimiz buyurdular:

“Şehîtler beştir:

1- Tâundan (vebadan) ölen,

2- Karın (yani iç) hastalığından ölen,

3- Suda boğulan,

4- Yıkıntı altında kalıp ölen,

5- Bir de Allah yolunda şehît olandır.” (Buhârî, Ezân, 32)

***

Resûlullah Efendimiz buyurdular:

“Emîn, doğru sözlü ve müslüman bir tâcir, kıyâmet günü şehitlerle berâberdir.” (İbn-i Mâce, Ticârât, 1)

***

Bedir Savaşı Sırasında Allah Resûlü buyurdular:

“–Her kim, bugün düşmandan yüz çevirmeyip sebât eder, şehit düşerse, Cenâb-ı Hak elbette onu cennete koyacaktır. Bugün şehit olanlara Firdevs Cenneti hazırdır. Hücûm ediniz, hamle ediniz!” (İbn-i Hişâm, II, 267-268)

ŞEHİTİN, KUL HAKKI DIŞINDAKİ BÜTÜN GÜNAHLARI AFFOLUNUR!

Ebû Katâde’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre, bir gün Peygamber Efendimiz ashâb arasında ayağa kalktı ve:

“Allâh’a îman etmek ve Allah yolunda cihat, amellerin en fazîletlisidir.” diye hatırlattı. Bunun üzerine bir adam kalkıp:

“–Ya Resûlallah! Şayet Allah yolunda öldürülürsem, bu benim günahlarıma keffâret olur mu?” diye sordu.

Resûlullâh ona:

“–Evet, şayet sen sabrederek, ecrini sadece Allah’tan bekleyerek, cepheden kaçmaksızın düşmana karşı koyup Allah yolunda öldürülürsen, günahlarına keffâret olur. Ancak borçların bunun dışındadır. Bunu bana Cibril söyledi.” buyurdu. (Müslim, İmâre, 117; Tirmizî, Cihâd, 33/1712)

Diğer bir rivâyette de:

“Şehitin, kul hakkı dışındaki bütün günahlarını Allah affeder.” buyrulmuştur. (Müslim, İmâre, 119)

****

Yine Allah Resûlü bir gün ashâbına şöyle buyurdu:

“Bu gece rüyamda iki adam gördüm. Yanıma gelip beni bir ağaca çıkardılar, sonra da bir eve götürdüler. O ev, şimdiye kadar benzerini görmediğim güzellik ve kıymette idi. Sonra o iki kişi bana:

Bu eşsiz ev, şehitlerin sarayıdır, dedi.” (Buhârî, Cihâd, 4; Cenâiz, 93)

***

Peygamber Efendimiz buyurdular:

“Sizden biriniz, karınca ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimse de ölümden ancak o kadar acı duyar.” (Tirmizî, Fedâilü’l-cihâd, 26/1668; Nesâî, Cihâd, 35; İbn-i Mâce, Cihâd, 16)

ŞEHİTLİĞİ ARZU ETMEK

Allah Resûlü buyurdular:

“Ümmetime ağır gelmeyecek olsaydı, hiçbir seriyyeden geri kalmaz, hepsine katılırdım. Allah yolunda şehit olmak, sonra diriltilip tekrar şehit olmak yine diriltilip tekrar şehit olmak isterdim.” (Buhârî, Îman, 26; Müslim, İmâre, 103, 107)

****

Resûlullah Efendimiz buyurdular:

“Allah Teâlâ’dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen bir kimse, yatağında ölse bile, Allah ona şehitlik mertebesini ihsân eder.” (Müslim, İmâre, 157; Nesâî, Cihâd, 36)

****

Peygamber Efendimiz buyurdular:

“Şehitliği gönülden arzu eden bir kimse, şehit olmasa bile sevâbına nâil olur.” (Müslim, İmâre, 156)

****

Resûlullah Efendimiz buyurdular:

"Şehit olmayı Yüce Allah'tan samimi olarak dileyen kimseyi, Allah, rahat yatağında vefat etse bile, şehitlerin derecesine eriştirir." (Müslim, İmâre, 156, 157; Ebû Davud, İstigfâr, 26; Neseî, Cihâd, 36; ibn Mâce, Cihâd, 15).

***

Allah Resûlü bir kısım insanları da şehit hükmünde kabul etmiştir. Nitekim bir defâsında ashâbına:

“–Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?” diye sormuştu. Sahâbîler:

“–Ya Resûlallah! Kim Allah yolunda öldürülürse o şehittir!” dediler. Peygamber Efendimiz:

“–Öyleyse ümmetimin şehitleri oldukça azdır.” buyurdu. Ashâb-ı Kirâm:

“–O hâlde kimler şehittir ya Resûlullah!” dediler. Resûl-i Ekrem:

“–Allah yolunda öldürülen şehittir; Allah yolunda ölen şehittir; bulaşıcı hastalıktan ölen şehittir; ishâlden ölen şehittir; boğularak ölen şehittir.” buyurdu. (Müslim, İmâre, 165; İbn-i Mâce, Cihâd, 17)

***

Uhud şehitleri zikredildiğinde Resûlullah, o mübârek şehitlerin fazîletini beyan sadedinde:

“Vallâhi ashâbımla birlikte Ben de şehit olup Uhud Dağı’nın dibinde gecelemeyi ne kadar isterdim!” buyurmuştur. (Ahmed, III, 375)

MÜSLÜMAN OLUR OLMAZ ŞEHİT OLAN SAHABE

Uhud savaşı sırasında Kuzman adlı bir Medîneli, savaşta yedi kişiyi öldürmüş, kendisi de ağır bir yara alarak ölmüştü. Buna rağmen Allah Resûlü:

“–Kuzman cehennemliktir!” buyurdu. Çünkü o, son nefesinde kendisine:

“−Şehitliğin mübârek olsun ey Kuzman!” diyen Katâde bin Nûmân’a:

“–Ben kabîlem için savaştım; şehitlik için değil!” demiş ve kılıcına abanarak intiharla canına kıymıştı. (Vâkıdî, I, 263)

Buna karşılık, kabîlesinin İslâm’a girmesine önce itiraz eden sonra da pişman olan Usayram, tepeden tırnağa silâhlanmış bir hâlde Nebî’ye geldi ve:

“–Ya Resûlullah! Sizinle birlikte önce savaşa mı katılayım, yoksa Müslüman mı olayım?” dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz:

“–Önce Müslüman ol, sonra savaş!” buyurdu. Bunun üzerine Usayram Müslüman oldu, sonra savaştı ve şehit oldu. Resûlullâh, Usayram için:

“–Az çalıştı, fakat çok kazandı!” buyurdu. (Buhârî, Cihâd, 13; Müslim, İmâre, 144)

CENNETE TOPALLAYARAK GİREN SAHABE

Ensâr’dan Selimeoğulları’nın reisi Amr bin Cemûh, topal bir kimse idi.

Kendisi ve dört oğlu Allah Rasûlü ile birlikte savaşlara katılırlardı. Resûl-i Ekrem Efendimiz Uhud Gazvesi’ne çıkacağı sırada Amr da sefere katılmak istedi. Oğulları:

“–Sen cihat ile mükellef değilsin. Allah Teâlâ seni özür sâhibi kabul etti. Biz senin yerine gidiyoruz.” dediler. Amr, oğullarına:

“–Siz Bedir günü benim cennete girmeme mânî oldunuz. Vallâhi ben bugün sağ kalsam dahî, muhakkak bir gün şehit olup cennete gireceğim!” dedi. Sonra hanımına da:

“–Herkes şehit olup cennete giderken ben sizin yanınızda oturup duracak mıyım?” diyerek çıkıştı. Hemen kalkanını aldı ve:

“–Allâh’ım! Beni âileme geri çevirme!” diye duâ ettikten sonra Resûlullâh’ın yanına gitti. O’na:

“–Oğullarım beni Medîne’de bırakmak istiyorlar. Beni, Sen’inle birlikte savaşa gitmekten alıkoyuyorlar. Vallâhi, ben şu topal hâlimle cennete ayakbasmayı arzuluyorum.” dedi. Allah Resûlü:

“–Allah Teâlâ seni mâzur görmüştür. Sana cihat farz değildir.” buyurdu. Amr (r.a.):

“–Ya Rasûlallah! Sen benim Allah yolunda ölünceye kadar savaşarak şehit olup şu topal ayağımla cennette yürümemi uygun görmez misin?” dedi. Nebiyy-i zîşân Efendimiz:

“–Evet, uygun görürüm.” buyurdu. Amr’ın oğullarına da:

“–Artık babanızı savaşa katılmaktan menetmeyiniz. Umulur ki, Allah ona şehâdet nasip eder.” buyurdu. Amr kıbleye döndü ve:

“Allâh’ım! Bana şehitlik nasip et! Beni mahrum ve mahzun olarak ev halkımın yanına döndürme!” diyerek duâ etti ve cihâda katıldı.

Uhud Harbi’ne iştirâk eden, şehâdet heyecânıyle dolu bu sahâbî, cihat esnâsında; “Vallâhi ben cenneti özlüyorum.” demiş, netîcede kendisini korumaya çalışan bir oğlu ile birlikte bu savaşta şehit düşmüştür. Daha sonra Sevgili Peygamberimiz onun hakkında:

“Varlığım kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, Amr’ın cennette topallayarak yürüdüğünü gördüm!” buyurmuştur. (Vâkıdî, I, 264-265; İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, IV, 208)

İslam ve İhsan

ŞEHİTLİK NEDİR? ŞEHİTLİK İLE İLGİLİ HÜKÜMLER NELERDİR?

Şehitlik Nedir? Şehitlik ile İlgili Hükümler Nelerdir?

İSLAM’DA ŞEHİTLİK MERTEBELERİ

İslam’da Şehitlik Mertebeleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Allah'ım bana da şehid olmayı nasip et Amin!

    RABBIM banada ISLAM yolunda cihad ederek sehit olmayi nasip etsin.Amin

    Yuce ALLAH tum islam uzere iman uzere olen tum sehitlere firdes cennelerini nasip eylesin bizleride onlarin yolundan eylesin amin

    • AMİN İNŞALLAH

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.