Sa'y Nedir?

Sa‘y ne demektir? Sa‘yın geçerli olmasının şartları nelerdir? Sa‘yın vacipleri nelerdir? Sa‘y nasıl yapılır? İşte cevapları...

Sa‘y sözlükte "koşmak, çaba göstermek" gibi anlamlara gelir. Hac ve umre ile ilgili bir terim olarak ise sa‘y, Kâbe'nin doğu tarafında bulunan Safâ ve Merve adlı iki tepe arasında, Safâ'dan başlanıp Merve'de tamamlanmak üzere yedi defa gidip gelmeyi ifade eder. Safa’dan Merve’ye gidiş bir şavt, Merve’den Safa’ya dönüş de bir şavt olmak üzer sa’y toplam yedi şavttan ibarettir.

Sa’y; Hz. İbrahim’in eşi Hacer’in, oğlu İsmail’e su bulmak için Safa ve Merve tepeleri arasında yedi sefer gidip gelmesine dayanmaktadır. Onların hatırasına binaen bu iki tepe arasından sa’y yapılagelmiş, İslam haccında da sa’y yapmak meşru kılınmıştır. Şu ayet sa’yin meşru oluğunu ifade etmektedir.

Şüphesiz Safa ve Merve Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac veya umre niyetiyle Kâ’be’yi ziyaret eder ve onları tavaf ederse bunda bir günah yoktur.”(Bakara, 2/158)

Ayette geçen “tavaf etmek”ten maksat, “sa’y etmek”tir. Sa’y, haccın aslî vacibidir. Meşru bir mazeret olmadan terk edilirse dem gerekir. Meşru bir mazeret sebebiyle terk edilirse bir şey gerekmez.

SA'Y YAPILMAZSA HAC OLUR MU?

Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezheplerine göre sa’y etmek haccın ve umrenin rükünlerinden biridir. Sa’y yapılmazsa hac ve umre geçerli olmaz.(79Şirbînî, II, 285. İbn Rüşd, s.278.)

Sa’yin vacip mi rükün mü olduğu konusundaki ihtilaf; umre ile ilgili yukarıda zikredilen ayette hükmün açıkça belirtilmemiş olması ve konu ile ilgili hadislerin farklı yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Peygamberimiz (s.a.s.),

Sa’y edin, çünkü Allah sa’y etmeyi size yazdı” buyurmuştur. (Ahmed, VI, 420.)

Sa’yin farz olduğu görüşünde olanlar, bu hadisin, sa’yin farz oluşuna delil teşkil ettiğini, zira hadiste geçen “size yazdı” ifadesinin “size farz kıldı” anlamında olduğunu söylemektedirler.(Şirbînî, II, 285; İbn Rüşd, s. 278)

Hanefi bilginlere göre; yukarıda zikredilen sa’y ile ilgili ayetin delaleti zannîdir, ayet, sa’yin farz olduğuna kesin olarak delalet etmez. Böyle bir delil ile bir amelin farz oluşu değil, ancak vacip oluşu sabit olur. Konu ile ilgili olarak zikredilen hadis ise zayıftır; sahih olduğu kabul edilse bile, sa’yin farz olduğunu kesin olarak ifade etmez. Çünkü “yazmak” ifadesi her zaman farziyet anlamı taşımaz.(Kâsânî, II, 133-134; İbn Hümâm, II, 471-472)

SA’YİN FARZLARI

SA’YİN VACİPLERİ

SA‘YİN SÜNNETLERİ

SA‘Y NASIL YAPILIR?

Kaynak: Diyanet Hac İlmihali, DİB Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • çök memnun öldum

    Çok başarılı

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.