Savaşın İzini Yüzünde Taşıyan Minik Suriyeli

Suriye'nin Halep kentindeki evlerine isabet eden bomba nedeniyle yüzü yanan 4 yaşındaki İbrahim Cüneyt'in ailesi, çocuklarının tedavisi için kendilerine uzanacak şifa elini bekliyor.

Anne Latife İbrahim, Suriye'nin Halep kentinde 9 çocuğuyla yaşadıklarını, çobanlık yaparak geçimlerini sağladıklarını belirtti.

Halep'te güzel bir yaşantılarının olduğunu aktaran anne, "Çocuklarımızla mutlu bir şekilde yaşıyorduk. Herhangi bir sorunumuz yoktu. Geçinip gidiyorduk. Savaş başladıktan sonra her şey tersine döndü. Evimizde oturduğumuz vakit bir bomba isabet etti. Bombanın etkisiyle 3 çocuğum yanmaya başladı. 2 çocuğumdaki alevleri kısa sürede söndürdük ancak küçük çocuğum İbrahim'de alev çok fazlaydı. Biraz geç söndürmek zorunda kaldık." dedi.

ÇÖPLÜKLERDEN KAĞIT VE EKMEK TOPLUYORUM

Çocuklarının tedavisiyle hemen ilgilendiklerini ancak İbrahim'in yüzünde izler kaldığını dile getiren Latife İbrahim, şunları kaydetti:

"Elimizden geleni yaptıysak da İbrahim'in yüzü bu hale geldi. Bize, çocuğumuzu Türkiye'ye götürmemizi söylediler. Orada tedavi edilebilir dediler. Biz de Türkiye'ye geldik. 2 ay 10 gün boyunca Kayseri'de tedavi gördü. Hastanede bize 'ameliyat olursa yüzde 90 eski haline gelir' dediler ancak paramız olmadığından tedavisini yapamadık. Şu anda iki oğlum çalışıyor. Onların maaşları sadece kiramızı ödemeye yetiyor. Eşim zaten hasta. Onun dışında etrafımızdaki hayırseverler bize gıda yardımında bulunuyor. Ben de bazen çöplüklerden kağıt ve ekmek topluyorum. Bu topladığım ekmekleri kuruttuktan sonra satıyorum. Alan kişiler bunları hayvanlarına veriyor. Ben sadece çocuğumun tedavi edilmesini istiyorum, bunun dışında başka bir şey istemiyorum."

ÇOCUĞUM İYİLEŞSİN YETER

Baba Hüseyin Cüneyt de çocuğunun tedavisi için yardım beklediklerini belirtti.

Hastalığı nedeniyle çalışamadığını ifade eden Cüneyt, "Hasta olduğum için çalışamamak çok zoruma gidiyor. Çocuklarım işten geldiğinde onları görünce kendimden utanıyorum. Çocuklarım çok çalışıyor ama yapabileceğim bir şey yok. Çocuğum sağlığına kavuşsun yeter." dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.