Saraylarda Yemek Neden Çinili Tabakla Yenir?

İstanbul’da bulunan Saraylara gezdiğinizde sanırım hepinizin gözüne çarpan bir detay vardır. Mutfak bölümüne baktığınızda bol miktarda “Çinili tabak” ve “çinili yemek takımları” gözünüze çarpar. Sizce bunun sebebi nedir? Yine hiç merak ettiniz mi Osmanlı'da çatal bıçak takımı İlk defa ne zaman kullanılmış? İşte bu iki sorunun cevabı...

serigraf_baski_degil_el_emegi_h8069SAKIN OLA ELLE YEMEK YENMEYE!

Padişah Sultan 2.Mahmud’un emriyle artık Topkapı Sarayı’nda yemekler çatal-kaşıkla yenmeye başlamıştır.

Yani tam bir Frenk usulu ile yemek masası artık bundan sonra donatılacağını öğrendik. O zamana kadar çorba ve hoşaf kaşıkla, şerbet bardakla, diğer yemekler ise sağ elin iki parmağı kullanılarak yenildiği için Sultan Mahmud Han’ın bu emri saray mutfağını hem şaşırtmış hem de bu kadar çatal-kaşık nereden bulunacaktı onun telaşına düşmüşlerdi.  Peki, Padişah acaba neden çatal-bıçak kullanımını mecbur tutmuştu? Bunu da araştırdık ve meğer Padişah’a bu fikri veren bakın kimmiş? Padişah’a altın ve murassa (değerli taşlarla bezenmiş) çatal takımını Hüsrev Paşa takdim etmiş ve o devrin yüksek bürokratları da çatal bıçak takımını ilk kez 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda İstanbul’a gelip bir balo veren İngiliz Blonde gemisinde görüp kullanmaya başlamışlar.

images (1)İLK DEFA AVUSTURYA’YA AHÇI GÖNDERİYORUZ

Padişah Sultan 2.Mahmud çatal-bıçak kullanımından sonra Saray’da sadece Osmanlı Mutfağı değil Avrupa mutfağına göre de yemek pişirilmesi için saray mutfağında çalışan Hüseyin Ağa’yı Avusturya’ya göndererek Frenk usulü yemek pişirilmesini öğrenmesini istedi. Zengin yemek çeşitleri öğrenerek İstanbul’a dönen Hüseyin Ağa’nın yaptığı yemekler bir müddet sonra sadece Saray’da değil İstanbul Paşa konaklarında ve zengin köşklerinde de artık davetlerde yapılır oldu. Öyle ki herkes yeni yemek çeşidini göstermek için neredeyse o dönemin İstanbul’unda sık sık yemek ziyafetleri verilir oldu.

indir

NEDEN ÇİNİLİ TABAKDA YEMEK YENDİĞİNİN SIRRI ÇÖZÜLDÜ

Serçini de denilen başaşçı 12 usta aşçı ile birlikte padişahın yemeğini hazırlardı. Serçini aynı zamanda padişahın sofrasında ve elçi kabullerinde Divan’da kullanılan porselen yemek takımlarından da sorumluydu. Osmanlı Saray Mutfağında çok sık kullanılan Çinili tabak-porselenlerin kullanılmasının sırrı aslında basitti:

Yemek tabaklarının Çinili’den olması zaruridir. Zira Çin tabaklar ZEHRİ gösterir ve yemeğin zehirli olup olmadığını anlarsınız… Saray mutfağında bu çok önemlidir. Hakiki Çin toprağından yapılan gerçek Çin’i tabaklar eğer zehir varsa yemekte tabak üzerinde hemen lekeler oluşur ve kendini belirtir. Çin’i tabağı bu kadar hassastır…

Kaynak: sarrafoglu.com

 

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.