Sâlihlerle Neden Berâber Olmalıyız?

Sâlihlerle berâber olanlar, zaman içinde kâbiliyetleri nisbetinde sâlihleşirler. Fâsıklarla berâber olanlar da fâsıklaşırlar. Bunun için kalb, -müsbet veya menfî- bulunduğu her mânevî iklîmin dâimî bir tesiri altındadır. Çün­kü her uzuv­da bir irâ­de bu­lun­ma­sı­na rağ­men, yal­nız kalbde irâ­de yok­tur ve kalb, çev­re­sin­den ge­len te­sir­le­rin ken­di­si­ne tel­kîn et­ti­ği is­ti­kâ­me­te tâ­bî ol­mak te­mâ­yü­lünde­dir.

“Ey îmân eden­ler! Al­lâh’tan it­ti­kâ edin ve sâ­dık­lar­la be­râ­ber olun!” (et-Tev­be, 119)

Ra­sû­lul­lâh -sal­lâl­lâ­hu aley­hi ve sel­lem- de sâ­dık­lar­la be­râ­ber ol­ma­nın ehemmiyetini şu misâlle ne gü­zel ifâ­de bu­yu­rur:

“İyi ar­ka­daş­la kö­tü ar­ka­da­şın misâ­li, misk ta­şı­yan­la kö­rük çe­ken in­san­lar gi­bi­dir. Misk sâ­hi­bi ya sa­na ko­ku­sun­dan ik­râm eder ve­ya sen on­dan sa­tın alır­sın.

Kö­rük çe­ke­ne ge­lin­ce, o, ya se­nin bedenini veya el­bi­se­ni ya­kar, ya­hut da oradan sana pis ko­ku­ sirâyet eder.” (Bu­hâ­rî, Bu­yû, 38)

Yine Al­lâh Ra­sû­lü -sal­lâl­lâ­hu aley­hi ve sel­lem-, ha­yat­ta iken olduğu gibi öldükten sonra da sâ­lih­ler­le be­ra­ber­ olmanın ehemmi­yet­ini:

“Ölü­le­ri­ni­zi sâ­lih in­san­la­rın ara­sı­na def­ne­di­niz.” (Dey­le­mî, Müs­ned, I, 102) hadîs-i şerîfiyle ifâde buyurmuşlardır.

Sâlihlerle berâber olanlar, zaman içinde kâbiliyetleri nisbetinde sâlihleşirler. Fâsıklarla berâber olanlar da fâsıklaşırlar. Bunun için kalb, -müsbet veya menfî- bulunduğu her mânevî iklîmin dâimî bir tesiri altındadır. Çün­kü her uzuv­da bir irâ­de bu­lun­ma­sı­na rağ­men, yal­nız kalbde irâ­de yok­tur ve kalb, çev­re­sin­den ge­len te­sir­le­rin ken­di­si­ne tel­kîn et­ti­ği is­ti­kâ­me­te tâ­bî ol­mak te­mâ­yü­lünde­dir.

Ni­te­kim Lok­man -aley­his­se­lâm-’ın oğ­lu­na yap­tı­ğı şu tavsi­ye­ler de kalbin bu hassâsiyetine işâret ederek sâlih âlimlerle beraber bulunmanın ehemmiyetine dik­kat çek­mek­te­dir:

“Yav­rum! Âlim kim­se­ler­le be­râ­ber ol ve on­la­rın soh­be­tin­den ay­rıl­ma­ma­ya ça­lış! Zî­râ Al­lâh Te­âlâ, yağ­mur­la top­ra­ğı can­lan­dır­dı­ğı gi­bi, hik­met nû­ruy­la da kalb­le­ri can­lan­dı­rır.” (Ah­med b. Han­bel, Zühd, hd. no: 551)

Sa­hâbî ha­nım­lar, Ra­sû­lul­lâh -sal­lâl­lâ­hu aley­hi ve sellem-’i gör­mek­te ge­ci­ken, bu hususta ağır davranan ve O’nunla uzun za­man gö­rüş­me­yen ev­lâdla­rı­nı îkâz eder­ler­di. Ni­te­kim Hu­zey­fe -ra­dı­yal­lâ­hu anh-, bir­kaç gün Efen­di­miz -sal­lâl­lâ­hu aley­hi ve sel­lem-’in huzûr-i âlîlerine çıkmadığı ve sohbetinde bulunmadığı için an­ne­si tarafından azarlanmıştır. Huzeyfe Hazretleri bu ibretli hâdiseyi şöyle anlatmaktadır:

An­nem ba­na sor­du:

“–Pey­gam­ber Efen­di­miz’le en son ne za­man gö­rüş­tün?”

Ben de:

“– Bir­kaç gün­den be­ri onun­la gö­rü­şe­me­dim.” de­dim.

Ba­na çok kız­dı ve beni fe­nâ bir şe­kil­de azar­la­dı. Ben de:

“–Dur kız­ma! He­men Ra­sû­lul­lâh -sal­lâl­lâ­hu aley­hi ve sel­lem- Efen­di­miz’in ya­nı­na gide­yim, onun­la be­ra­ber ak­şam na­ma­zı­nı kı­la­yım, son­ra da benim ve senin için is­tiğ­fârda bulunmasını ta­leb ede­yim.” de­dim. (Tir­mi­zî, Me­nâ­kıb, 30; Ah­med b. Han­bel, Müs­ned, V, 391-2)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.