Salat-ü Selâm Getirmenin Fazîleti

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri Kur’an-ı Kerim’de buyurur: «Muhakkak, Allah ve melekleri, peygamber üzerine salât ederler. Ey imân şerefiyle müşerref olan kullarım! Siz de ona salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin.» (Ahzâb Sûresi 56)

Rivayet olunur ki, Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, birgün güler yüzlü ve sevinçli olduğu halde, meclise gelerek şöyle buyurdu:

– Cebrail aleyhisselâm bana gelerek, «Ya Muhammed! Ümmetinden sana bir salavât getirene on salavât, bir selâm getirene de on selâm getirmeme razı olmaz mısın?» dedi. İşte benim neşeli oluşum bu sebebtendir. (Nesâî ve ibri Hibban)

SALAVAT-I ŞERİFE GETİRMENİN FAZİLETİ

Yine Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular:

– Benim üzerime bir salavât getirene, melekler on kere istiğfar ederler. Binâenaleyh isteyen (salavâtı) azaltsın, isteyen çoğaltsın. (İbni Mâce, Âmir bin Rebia’dan)

Gene buyuruyorlar:

– «Ümmetimden üzerime salavât getirene on sevâb yazılır ve on günâhı mahvolur.»

Gene buyuruyorlar:

– Kim herhangi bir kitapta benim üzerime salavât-ı şerîfe getirirse, yani salavât-ı şerifi kitaba yazar ise, ismim orada kaldığı müddetçe, melekler o adam için istiğfar ederler. (Taberânî)

Abdurrahman bin Avf radıyallahu anh bildirir:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem odasına doğru gitti ve içeri girer girmez kıbleye karşı dönüp secdeye vardı. Secdeyi o kadar uzattı ki, Allah Teâla’nın, secdede ruhunu kabzettiğini zannettim. Hemen yanına yaklaşıp oturdum. Başını kaldırdı:

– Kimsin? dedi.

– Abdurrahman, dedim.

– Ne var?, dedi.

– Ya Rasûlallah, öyle bir secde yaptınız ki, Allah Teâla’nın secdede ruhunuzu almış olmasından korktum, dedim. Buyurdular ki:

– Cebrail aleyhisselâm bana gelerek, Allah Teâla’nın şöyle buyurduğunu müjdeledi: Kim sana salât-u selâm getirirse, ben ona rahmet ederim. Bunun üzerine ben de Allah Teâlâ’ya şükran olarak secde ettim. (Müsned– Ahmed b. Hanbel)

NEREDE OLURSANIZ OLUN SİZİN SELAMINIZ BANA ULAŞIR

Hadis-i Şerifte:

Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz- buyurdular:

«Ümmetimden bir kimse var ki, o sırat köprüsünün üzerinde yürürken bazan (ayakta) yürür. Bazan ayağı sürçüp yere kapanır. Bazan da sürünerek yürür, bazan da emekleyerek yürür. Derken (onun vaktiyle) bana okuduğu salât ve selâmı yanına gelerek, elinden tutar ve onu sırat köprüsünden geçirinceye kadar ona refakat eder.»

Hasan bin Ali radıyallahu anhüma’dan rivayet edilmişdir.

– Mescide girdiğin zaman Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’e, salât ü selâm getir. Çünkü Rasûlullah:

– Benim kabrimi bayram (ziyaretliği) edinmeyin. Evlerinizi de kabristan yapmayın (hiç salâtü selâm getirmemekle). Nerede olursanız olun bana salât ü selâm getiriniz. Zira siz nerede olur iseniz olun, sizin salât ü selâmınız bana ulaşır” buyurmuşlardır. (Şerh c.3 shf.548)

İbni Şihâb (rahimehullah)’dan rivayet edilmiştir. Rasûlullah’ın şöyle buyurduğu bize ulaştı:

– Cuma gecesi ve cuma günü bana çok salât ü selâm getiriniz. Çünkü gece ile gündüz sizin salât ü selâmınızı bana ulaşdırırlar. Yer peygamberlerin cesetlerini çürütmez. Hiçbir Müslüman yoktur ki, bana salât ü selâm getirsin de onu bir melek yüklenib bana ulaştırmasın ve o kimsenin ismini bana söylemesin. Hatta melek “falan şöyle şöyle diyor” der..

Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-5. s. 6-11

Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Dergisi, 379. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.