Sahabilerin Korktuğu Günah

Sahabilerin korktuğu günah nedir? Amellerimizin boşa gitmesine sebep olan şey nedir? Bu konu ile ilgili ayetler ve hadisler nelerdir? Hz. Ömer (r.a.) neden bir rahip için ağladı? Dr. Murat Kaya anlatıyor...

Abdullah bin Mes’ûd (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:

“Müslümana sövmek fısk, onunla savaşmak küfürdür.” (Buhârî, Îmân, 36)

BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ?

Allahu a’lem, Peygamber Efendimiz’in maksadı, müslümana sövmenin ve hakâret etmenin fısk u fucûr ehlinin; müslümanla savaşmanın da küfür ehlinin şânından olduğunu beyan etmektir. Zira ehl-i küfür şânından olan ahlâk ve fiiller, insanı hemen âsî mertebesinden daha aşağı düşürüp îmânını yok etmez. Fakat kuvvetli îman kalesinde gedik açıp -Allah korusun- sâhibini helâk edici küfür ve nifâk vâdîsine sürüklemesinden korkulur. Bu sebeple ümmet-i Muhammed’in büyüklerinden çok kimseler, îmanlarına nifak karışmış olmaktan ve farkına varmadan amellerinin hebâ olmasından son derece korkmuşlardır.

İbrâhim et-Teymî şöyle buyurur:

“Sözümü ne zaman amelimle karşılaştırdıysam hep yalancı çıkmaktan korkmuşumdur.” (Buhârî, İmân, 36)

İbn-i Ebî Müleyke (r.a) şöyle demektedir:

“Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’in ashâbından otuz zâta yetiştim. Hepsi de kendileri hakkında nifaktan korkuyorlardı. Onların hiç birisi Cibrîl ve Mîkâîl’in imânı gibi sağlam bir imâna sâhib olduğunu iddiâ etmiyordu.” (Buhârî, İmân, 36)

Hasan Basrî Hazretleri şöyle buyurur:

“Allah’tan, mü’minden başkası korkmaz, münâfıktan başkası emîn olmaz.” (Buhârî, İmân, 36)

BU KONU İLE İLGİLİ AYETLER

Hâsılı, tevbe etmeksizin günahlarda ısrâr etmekten korkulur. Cenâb-ı Hak, tevbede acele eden kullarından övgüyle bahsederek şöyle buyurur:

“Onlar, pek çirkin bir günah işledikleri veya kendilerine zulmettikleri vakit, Allah’ı hatırlayıp günahlarını affetmesi için hemen O’na yalvarırlar. Zâten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar işledikleri günahta bile bile ısrâr etmezler.” (Âl-i İmrân, 135)

Mü’min, günâh işlediğini farkettiğinde hemen ondan vazgeçerek tevbeye sarılır. Bile bile günâha devam etmez, yanlışları tekrar edip durmaz.

Mü’min, farkında olmadan îmânını kaybetmekten ve amellerinin boşa gidivermesinden korkmalıdır. Zira insan, küfre götürdüğünü bilmeden küfrü mûcib bir söz söyler veya bir iş yaparsa (el-Iyâzü bi’llâh) farkına varmadan kâfir oluverir. Îmân esaslarında bir eksiklik veya yanlışlık olduğunda da aynı şekilde küfre düşer. Îmânını kaybedince de amelleri boşa gider. Bu sebeple sahih bir îmân elde edip onu muhâfazaya çok ehemmiyet vermek îcâb eder.

Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin de amellerinizi boşa çıkarmayın!” (Muhammed, 33)

“Ey iman edenler! Allah’ın ve Rasûlü’nün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.

Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.” (el-Hucurât, 1-2)

“Ey iman edenler! Sakın sizler de, Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş için malını dağıtan kimse gibi, başa kakarak ve gönül yıkarak sadakalarınızı boşa çıkarmayın! O kimsenin hâli, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak, yalçın bir kaya hâlinde bırakıvermiştir. Böyleleri kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allahu Zülcelâl kâfirleri doğru yola çıkarmaz.” (el-Bakara, 264)

HZ. ÖMER'İ AĞLATAN RAHİP

Hz. Ömer (r.a) bir râhibin manastırına uğramıştı.

“–Ey râhib, ey râhib!” diye nidâ etti.

Râhib başını uzatıp baktı. Hz. Ömer (r.a) ağlamaya başladı. Hem râhibe bakıyor hem de ağlıyordu. Çevresindekiler:

“–Ey Mü’minlerin Emîri, bu râhib sebebiyle sizi ağlatan nedir?” dediler.

Hz. Ömer (r.a) şu cevabı verdi:

“–Allâh Teâlâ’nın Kitâb-ı Kerîm’indeki «Çalışmış fakat boşuna yorulmuştur. Kızışmış bir ateşe atılır!» sözünü hatırladım. İşte beni ağlatan budur.” (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 210)

Bu âyetlerde anlatılan kimseler vaktiyle dünyada çalışmışlar, iş yapmışlar, ibadet etmişler, fakat doğru yapıyoruz zannederek kâfir olup bâtıl yolda çalışmış bulunduklarından bütün amelleri boşa çıkmış, gayretleri yok yere gitmiş, boşuna zahmet ve sıkıntı çekmişlerdir. Âhirette ise son derece yorucu ve meşakkatli bir azâba dûçâr olacaklardır. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“De ki: Size, amelleri en ziyâde hüsrana uğrayanları haber verelim mi? Onlar iyi ve güzel işler yaptıklarını zannettikleri hâlde, dünya hayatında gayretleri zâyî olan kimselerdir. İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve kıyamette O’nun huzûruna çıkmayı inkâr eden, bu sebeple amelleri boşa giden kimselerdir. Kıyâmet günü onlara hiç kıymet vermeyiz, amellerini tartmak için bir mîzân bile koymayız.”

Amelleri boşa çıkaran bir husus da ihlâsın olmamasıdır. İhlâsla yani sırf Allah için, sevâbını sâdece Allah’tan bekleyerek yapılmayan ameller boşa gider, onlara sevap verilmez.

Ubâde bin Sâmit (r.a) şöyle anlatır:

“Bir gün Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) Kadir Gecesi’ni haber vermek üzere Hâne-i Saâdetleri’nden çıkmışlardı. Tam o esnâda müslümanlardan iki kişi kavga etti. Efendimiz (s.a.v):

«‒Ben size Kadir Gecesi’nin ne zaman olduğunu haber vermek için çıkmıştım, filan ile filan kavga edince o bilgi kaldırıldı (yani bana unutturuldu). İhtimal ki bu durum hakkınızda daha hayırlıdır. Artık Kadir Gecesi’ni (yirmiden sonraki) yedinci, dokuzuncu veya beşinci gecelerde arayınız!» buyurdular.” (Buhârî, Îmân, 36)

BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ?

Bu hâdiseden öğrendiğimize göre, günâhlar, dinde lâzım olan bazı mühim bilgilerin örtülmesine, bizden gizli kalmasına ve insanların başına muhtelif sıkıntı ve meşakkatlerin gelmesine sebep olur.

Bu iki kişi, ibadet ve zikir mahalli olan mescidde kavga ettiler, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in huzûr-i âlîlerinde seslerini yükselttiler. Hâlbuki Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin! Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.” (el-Hucurât, 2)

 Bu sebeple Kadir Gecesi’nin bilgisi kaldırıldı. Demek ki münâkaşa, tartışma ve kavga o kadar kötü bir şey ki, hele Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in huzûr-i âlîlerinde hürmetsizlik yapmak, ses yükseltmek öyle büyük bir günâh ki iki kişi bu hatâya düştüğü hâlde umum olarak bütün mü’minler cezâlandırıldı.

Burada şunu de söyleyebiliriz ki Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’e gösterilen bir hürmetsizlik sebebiyle Cenâb-ı Hak, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin bilgisini kaldırmış, insanları bu kıymetli bilgiden mahrum bırakmıştır. Kıyâmete kadar gelecek mü’minler, bu geceyi ihyâ edebilmek için yorucu bir arayış içine girmek mecbûriyetinde kalacaklardır. Bu durum da Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e karşı yapılan hürmetsizliğin ne büyük bir günâh olduğunu ve Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in Allah katındaki makâmını göstermektedir.

İslam ve İhsan

AMELE GÜVENMENİN ZARARLARI

Amele Güvenmenin Zararları

KÜÇÜCÜK BİR AMELİN ÂHİRETTEKİ KARŞILIĞI!

Küçücük Bir Amelin Âhiretteki Karşılığı!

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.