Şaban Ayında Günahlar Siliniyor

Hadis-i şerifler ışığında Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in Şaban ayında yapmış olduğu ibadetler...

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’den, Nebiyy-i Zîşân -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Şaban benim ayım, Receb Allah Teâlâ’nın ayı ve Ramazan ümmetimin ayıdır. Şaban günahları siler, Ramazan ise (oruç tutan müslümanları) temizler.” (Gunye 1/187)

Yine buyuruyorlar: “Şaban, Receb ile Ramazan arasında bir aydır. Fakat insanlar on(un fazîletin)den gâfildir. Halbuki onda kulların amelleri, Rabbü’l-Alemîn’e yükselir. Ben de oruçlu olduğum halde amelimin Allâh’a yükselmesini severim.” (Gunye, 1/187; Neseî, 4/20; Beyhakî, Şüabu’l-Îman, 5/352-353)

ŞABAN AYININ DİĞER AYLARDAN FAZİLETİ

Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-’den, Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Receb ayının diğer aylar üzerine fazîleti, Kur’ân-ı Kerim’in diğer kitaplar üzerine üstünlüğü gibidir. Şaban’ın diğer aylar üzerine üstünlüğü, benim diğer peygamberler üzerine fazlım gibidir. Ramazan’ın diğer aylar üzerine fazîleti, Allah Teâlâ’nın, yarattığı varlıklar üzerine fazlı gibidir.” (Gunye 1/187)

Şaban Ayı Kur’ân-ı Kerîm’le Birlikte Olma Ayı Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- şöyle anlatıyor:

“Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Ashâb-ı kirâmı, Şaban’ın hilalini görünce, kendilerini Kur’ân-ı Kerîm okumaya verirler, âdetâ Kur’an üzerine kapanırlardı. Zengin müslümanlar, mallarının zekatlarını ayırırlardı. Zayıflar ve yoksulların Ramazan ayına hazırlanmaları için (onlara verirlerdi.).. Vâlîler de mahpuslarını huzûrlarına çağırır, hadd-i şer’i gerekenlere hükmü tatbîk ederler, haddi gerektirmeyenleri serbest bırakırlardı. Tüccârlar borçlarını öderler ve alacaklarını isteyip, alırlardı. Ramazan hilâlini görünce, güzelce temizlik yaparlar, boy abdesti alırlar ve itikâfa girerlerdi.” (Gunye 1/188)

GÜNAHLARDAN TEVBE EDEREK RAMAZAN'A HAZIRLANIN

Bu Ay, Rasûlullah -s.a.v- Efendimize Salât ü Selâm Ayı “..Bu ay, hayır kapılarının açıldığı aydır. Bu ayda bereketler iner. Bu ayda hatalar işlenmez olur. Bu ayda günahlar silinir. Bu ayda yaratılmışların hayırlısı Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- üzerine pek çok salâtü selâm getirilmelidir. Nitekim Allah Teâlâ yüce Kitâbında:

“Gerçekten Allah ve melekleri, Peygambere salât ederler (onun şeref ve şanını yüceltirler) Ey imân edenler!.. Siz de O’na salât edin (Allâhümme salli alâ Muhammed, deyin) ve gönülden teslim olun.” buyuruyor. (el-Ahzâb Sûresi, 33/56) Sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz de:

“Bana bir defa salavât okuyana, Allah Teâlâ on kere salavât okur (yani, ona on defa rahmet eder)” buyurmuştur. Her akıllı mümin için bu ayı gafletle geçirmek doğru olmaz. Bilakis günahlardan tevbe ederek, temizlenmek sûretiyle Ramazan ayına hazırlanmalıdır... Allah Teala’ya Şaban ayında daha fazla yalvarıp yakarmalı ve (şefaat sahibi), bu ayın sahibi ile tevessülde bulunarak, Allâh’a duâ etmeli, tâ ki kalbinin bozuk hâli düzele!.. Sırrın hastalığını tedâvi etmeli, tevbe ve ibâdetlerini yarına bırakmamalı, te’hîr etmemeli. Çünkü günler üçtür:

a) Dünkü gündür; geçip gitmiştir.

b) Bugünkü gündür; hâlen işlemektedir.

c) Yarınki gündür; bu da bir ümîttir. O güne çıkılır mı, çıkılmaz mı bilinmez! Geçen gün(den) ibret (almalı), Bugünü bir ganîmet (bilmeli). Yarın muhâtaradır (tehlike) ki, yetişip yetişmeyeceğini bilmiyorsun.

ŞABAN AYINDA İBADETİ GANİMET BİL

Recep ayı geçti. Bir daha geri gelmez. (Diğeri), Ramazan ayı ise beklenmektedir. Buna da erişip erişemeyeceğimizi bilmiyoruz. (İçinde bulunduğumuz) Şaban ayına gelince, bu iki ay arasında bir vâsıtadır, onda ibâdeti bir ganîmet bilmelidir.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- nasihat ettiği bir adama (o adamın, Ömer bin El-Hattâb’ın oğlu Abdullah olduğu söylenmiştir.): “Beş şey gelmeden evvel, beş şeyin kıymetini bil!.. İhtiyarlığından önce gençliğinin, hastalığından önce sağlığının, fakir olmadan önce zenginliğinin, meşgûliyetinden önce boş zamanının, ölmeden önce hayâtının... ” (Gunye 1/188)

Kaynak: Üç Aylar, Yusuf Demireşik, 288 Sayfa, Sultantepe Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.