Rûm Suresinin Tefsiri

Rûm Sûresi, Mekke döneminde nâzil olmuştur. Yalnız 17-18. âyetler Medine döneminde inmiştir. 60 âyettir. İranlılar ile Rumlar’ın yapacağı savaşta Rumlar’ın gâlibiyetinden bahseden olaydan hareketle sûreye bu ad verilmiştir.

Rûm Sûresi'nde Cenâb-ı Hak kullarını tefekküre dâvet ederek şöyle buyurur:

“Onlar, kendi içlerinde hiç düşünmediler mi? Allah gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunan her şeyi ancak gerçek bir sebeple ve belirli bir süre için yaratmıştır. Gerçek şu ki insanların çoğu, Rab’lerinin huzûruna çıkarılacaklarını inkâr ediyorlar.

Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Hâlbuki onlar bunlardan çok daha kuvvetli idiler. Yeryüzünü sürüp işlemişler ve orayı bunların îmâr ettiğinden daha çok îmâr etmişlerdi. Onlara da peygamberleri apaçık deliller getirmişti. (Îmân etmedikleri için âkıbetleri çok fenâ oldu.) Allah onlara asla zulmetmiyor, lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.” (er-Rûm, 8-9)

ALLAH, ÖLÜDEN DİRİYİ DİRİDEN DE ÖLÜYÜ ÇIKARIR

Birkaç âyet sonra Cenâb-ı Hakk’ın birliğinin, nihâyetsiz kudret ve azametinin delilleri peş peşe sergilenerek şöyle buyrulur:

“Allah, ölüden diriyi, diriden de ölüyü çıkarır. Yeryüzünü ölümünün ardından tekrar canlandırır. İşte siz de (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.

O’nun (kudretinin) delillerinden biri, sizi topraktan yaratmasıdır. Sonra siz, insan hâline gelip (dünyanın her tarafına) yayıldınız.

Kaynaşmanız ve huzur bulmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda muhabbet ve merhamet var etmesi de O’nun delillerindendir. Doğrusu bunda, tefekkür eden kimseler için ibretler vardır.

O’nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin farklı farklı olmasıdır. Muhakkak ki bunda âlimler için elbette kesin deliller vardır.

Yine, gece ve gündüz uyumanız ve Allâh’ın lûtfundan (nasibinizi) aramanız da O’nun (kudretinin) delillerindendir. Gerçekten bunda, işiten kimseler için ibretler vardır.

Korku ve ümit kaynağı olarak şimşeği size göstermesi, gökten yağmur indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesi de O’nun delillerindendir. Şüphesiz bunda aklını kullanan kimseler için elbette ibretler vardır.

Göğün ve yerin O’nun emriyle ayakta durması da yine O’nun delillerindendir. Sonra sizi yerden (kalkmanız için) çağırdığında hemen (kabirlerinizden) çıkıverirsiniz.

Göklerde ve yerde olanlar hep O’na âittir. Hepsi O’na itaat hâlindedir.” (er-Rûm, 19-26)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Tefekkür, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.