Rubeyyi Binti Muavviz (ra) Kimdir?

 Rubeyyi binti Muavviz radıyallahu anhâ ilmî ve siyasî toplantılara katılan hanım sahâbîlerden... Medine’de İslâm’ın yayılmasına bilgisiyle, görgüsüyle hizmet eden bir hanımefendi... Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin evine gelip istirahat ettiği bir bahtiyar hanım!..

Rubeyyi binti Muavviz (r.anha) Medineli olup Hazreç kabilesinin Beni Neccar koluna mensuptur. Babası Muavviz İbni Hâris’tir. Annesi Ümmü Yezid’dir.

Rubeyyi babası ile birlikte müslüman oldu. Amcası Muaz İbni Hâris, Birinci Akabe görüşmesinde İslâm’la şereflenip Medine’ye geldiğinde kardeşi Muavviz İbni Hâris’de anlatılanlardan etkilenip müslüman olmaya karar verdi. Kızı Rubeyyi de, babasıyla birlikte kelime-i şehadet getirerek İslâm’ın ilklerinden oldular.

MÜŞRİKLER İSLÂM'I NEDEN KABUL ETTİ?

Düşmanlıkla çalkalanan Yesrib’de İslâm yayılmaya başladı. Yıllardan beri Evs ve Hazreç arasında devam eden savaşlar halkı usandırmıştı. Yeni dinin huzur ve mutluluk getireceğine inanıyorlardı. Müslüman olanlardaki değişiklikleri görüyorlardı. Onların güzel ahlakına ve dürüst davranışlarına hayran kalıyorlardı.

Yesrib’teki müslümanlar Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e muracaatla kendilerine Kur’ân’ı öğretecek bir muallim istediler. Rubeyyi’nin amcası Muâz (r.a) ile bir kaç kişiden oluşan heyet Mekke’ye gelip Efendimize durumu arzettiler. Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz Mus’ab İbni Umeyr (r.a)’ı onlara İslâm ve Kur’ân’ı öğretmek üzere birlikte gönderdi.

Mus’ab (r.a)’ın gayretleri ve güzel davranışlarıyla kısa zamanda Yesrip’te müslümanlar çoğalmağa başladı. Mekke’deki müslümanlar çok ağır şartlar içinde yaşıyorlardı. Tahammülü güç işkencelere maruz bırakılıyorlardı. Ezâ ve cefâlar artınca hicret izni verildi. Müslümanlar Medine’de toplanmaya başladı. Hz. Ömer (r.a) ile birlikte aynı kafilede Iyas İbni Bükeyr ve kardeşleri Âkil, Âmir ve Hâlid İbni Bükeyr (r. anhüm) de hicret ettiler. Kuba köyünde Rifaa İbni Münzir (r.a)’ın evine misafir oldular. Bir müddet sonra da Rasûlullah (s.a) efendimiz Medine’ye hicret ettiler.

Medineliler neşe ve sevinç içerisinde İki Cihan Güneşi Efendimiz’i karşıladılar. Teker teker bey’at ettiler. Rubeyyi binti Muavviz (r. anhâ) da biatını yeniledi. Muhacir ile Ensar arasında kardeşlikler kuruldu. Müslümanlar güçlenmeye başladı. Bu arada Mekke’den hicret edip gelen Iyas İbni Bükeyr (r.a) Rubeyyi binti Muavviz (r. anhâ) ,ya evlenme teklifinde bulundu. Karşılıklı kabulden sonra Efendimizin duâsıyla nikâhları kıyıldı.

Rubeyyi binti Muavviz (r. anhâ) Resül-i Ekrem (s.a)’e son derece bağlı idi. Onun bir dediğini iki etmezdi. Onun üzerine öylesine titrer idi ki; küçücük bir tozun bile üstüne konmasına gönlü razı olmazdı. İki Cihan Güneşi Efendimiz düğünlerinin ertesi günü Rubeyyi (r. anhâ)’nın ziyaretine gitti. O sırada küçük kızlar def çalıyordu.

Rubeyyi (r. anhâ)’nın Bedir’de şehit düşen babasının ve diğer şühedânın kahramanlıklarını dile getiren şiirleri sesli olarak söylüyorlardı. Şehitleri şiirlerle övüyorlardı. İçlerinden birisi: “Ve finâ nebiyyün ya’lemü mâ yekûnü fi gadin” mısrasını söylemişti. Yani “aramızda yarın ne olacağını bilen bir peygamber var.” demişti. Resûl-i Ekrem (s.a) hemen müdahale etti ve:

“Dikkat edin bu sözleri söylemeyin. Aramızda yarın ne olacağını bilen var demeyin.” buyurdu.

Rubeyyi (r. anhâ) bilgili, zeki bir hanımdı. İlmi meclislerinde bulunmayı severdi. Efendimizden çok hadis öğrenmişti. Abdest ile ilgili hadis ondan naklen gelmiştir. Bu konuda ashab-ı kiram gelir Rubeyyi (r. anhâ)’ya sorardı. Zira Resûlü Ekrem (s.a) Efendimiz bir gün onun evinde öğle vakti istirahat etmiş, kalkınca abdest almıştı. Rubeyyi (r. anhâ) da Efendimizin nasıl abdest aldığına iyice dikkat edip öğrenmişti. Abdest alışını tamamlayıncaya kadar ayakta bekleyip, hizmet etmişti.

GEÇMİŞ GÜNAHLARI SİLEN SÜNNET

Bir gün Âkil İbni Ebî Tâlib, Rubeyyi (r. anhâ)’yı ziyarete geldi. Rasûlullah (s.a)’in nasıl abdest aldığını sordu. Rubeyyi (r. anhâ) şöyle anlattı.

“Sevgili Peygamberimiz bize sık gelirdi. Bir gün öğle vakti istirahat etti. Kalkınca su istedi. Su dolu bir ibrik getirdim. Önce ellerini güzelce yıkadı. Ağzına, burnuna su verdi. Yüzünü üç kere yıkadı. Sağ kolunu dirsekle beraber üç defa, aynı şekilde sol kolunu ovarak yıkadı. Sonra başını meshetti. Kulaklarının içini, dışını ve boynunu meshetti. Daha sonra sağ ayağını, topuklarıyla beraber üç defa, aynı şekilde sol ayağını yıkadı. Abdest almayı tamamlayınca şöyle dedi: “Benim bu abdestim gibi kim abdest alır sonra huşû ile iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları affolunur.” buyurdu.

Bir gün yine Muhammed İbni Ammar (r.a) Rubeyyi binti Muavviz (r. anhâ)’dan Resûl-i Ekrem (s.a)’in şekil ve şemâlini sordu. Bu soru karşısında duygulanan Rubeyyi (r. anhâ) kalbinde coşup taşan sevgiyi şöyle dile getirdi:

– “Ey oğul! Eğer sen onu görseydin, güneş doğuyor zannederdin...” dedi.

BOŞANMA AKTİ

Rubeyyi (r. anhâ) Hz. Osman (r.a)’ın halifelik dönemini de yaşamıştır. Hayatlarının sonuna doğru ailevî bir geçimsizlik zuhur eder. Kocası ile aralarında şöyle bir konuşma geçer. Rubeyyi (r. anhâ):

– “Bütün mallarımı sana vermek suretiyle senden boşanmak istiyorum.” diye kocasına teklifte bulunur. Kocası teklifi kabul eder ve bütün sahib olduğu mala el koyar, hepsini alır. Rubeyyi (r. anhâ) sadece zırhını vermez. Kocası halifeye şikâyet eder. Hz. Osman (r. anhâ)’ın huzuruna birlikte duruşmaya çıkar. Her şeyi orada anlatılınca Hz. Osman (r.a):

– “İleri sürdüğün şart gereğince, dilerse onu da alır.” hükmünü verir. Rubeyyi (r. anhâ) savaşlarda giydiği zırhı da verip kocasından ayrılır.

Rubeyyi (r. anhâ) cesûr kahraman bir hanımdı. Birçok savaşlara iştirak ederek müslümanlara hizmet etti. Çok yararlılıklar gösterdi. Askerlere su taşıdı. Yaralıları Medine-i Münevvere’ye nakletme konusunda yardımcı oldu. Babası ve amcası Bedir’de şehit düştü.

Rubeyyi binti Muavviz (r. anhâ) hayatının son dönemlerinde kendini tamamen ibadete verdi. Oğlu Muhammed ile birlikte hayatlarını geçirdiler. Onun Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimizden yirmi küsür hadis-i şerif naklettiği ve Abdullah İbni Abbas (r. anhüm)’ın da kendisinden bazı meseleler sorup müzakere ettiği rivayet edilmektedir.

Rubeyyi binti Muavviz (r.anha)’nın siyasî toplantılara katıldığı veya o taplantılarda konuşulan konulara kulak misafiri olduğu da nakledilmektedir. Hz. Osman (r.a)’ın halifeliği döneminde valileriyle ilgili olarak ortada konuşulan lâfları Ömer İbni Seleme, Ebû Musa el-Eş’ari Kusem İbni Abbas, Said İbni As aralarında konuşurken Rubeyyi binti Muavviz (r. anhâ) da bu sözleri duymuştu. Derin bir teesüre kapılmış ve bey’atine sâdık kalmıştı. Fitnelerden uzak kalarak yaşamayı tercih etmiş ve kendini tamamen ibadete vermişti.

Allah ondan razı olsun. Rabbımız bizleri şefaatlerine nail eylesin. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 232, Haziran 2005

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.