Ruanda'da Soykırım Sonrası İslam Hızla Yayılıyor

Ruanda Müftü Yardımcısı Şeyh Salih Nshimimana, Ruanda'da Müslümanların 1994'teki kanlı soykırıma karşı merhametli duruşlarının ülkede İslam'ı seçenlerin sayısını arttırdığını bildirdi.

İnsanlık tarihinin en büyük katliamlarından birinin yaşandığı soykırımda, Müslümanlar da vahşetle karşılaştı.

Başkent Kigali'nin en büyük camisi Kaddafi Camisi'ne ve yanındaki İslam Kültür Merkezi'ne sığınan yüzlerce Müslüman ve Tutsi vahşice katledildi.

Ülkedeki dini liderlerden Şeyh Nshimimana, "Soykırım öncesinde devlet başkanları ülkedeki Müslümanlara yabancı muamelesi yapıyordu. Müslümanlar da tıpkı Tutsiler gibi ayrımcılığa maruz kalıyor ve dışlanıyordu." dedi.

Nshimimana, katliama rağmen, soykırım esnasında Müslümanların tarafsız ve merhametli bir tavır sergilediğini, Hutu milislerin katliamından kaçan Tutsilerin, hatta katliamları onaylamayan ılımlı Hutuların, Müslümanların evlerine ve ülkedeki camilere sığındığını, Müslümanların bu insanları canları pahasına koruduğunu söyledi.

MÜSLÜMANLAR ÜLKEDE RESMEN TANINDI

Nshimimana, "1994'te Tutsilere karşı yapılan soykırımda Müslümanların tutumundan dolayı Allah'a şükrediyoruz." diyerek, şunları kaydetti:

"Müslümanlar din ayırımı yapmadadan insanları korudu. Bu çok kolay olmadı. Kuran'ı Kerim'in bize öğrettikleri doğrultusunda Müslümanlar, herkesin insan olduğu gerçeğine dayanarak Hristiyanlıktan veya başka dinden demeden soykırıma maruz kalan kardeşlerine yardımcı oldu."

Kaddafi Camisi cemaatinden 35 yaşındaki Abdülkerim Muhizi, soykırımdan önce Müslümanların Ruanda'da büyük sorunlar yaşadığını belirterek, kendisinin küçükken zorla Katolik mezhebine bağlı bir Hristiyan yapılmaya çalışıldığını söyledi.

Muhizi, "Soykırımdan önce Ramazan ve Kurban bayramları resmi tatil değildi. Ama şimdi ülke genelinde resmi tatil. Ayrıca aralık ayında Mevlüt günü diye bir resmi tatilimiz var. Müslüman olarak artık tüm haklarımıza sahibiz." ifadesini kullandı.

MÜSLÜMAN SAYISI BİLİNENDEN FAZLA

Kesin bir rakam olmamasına karşın ülkedeki Müslümanların oranının yüzde 4,5 olduğu belirtiliyor. Ruanda Müftülüğünün, Ruanda İstatistik Kurumuyla konuya ilişkin görüşmeleri de devam ediyor. Soykırımından sonra birçok Hristiyan'ın İslamiyeti seçtiği ülkede, Müslüman olanların isimleri değişse de nüfustaki isimlerinin aynı kalması gerçek sayının bilinmesinde engel oluşturuyor.

Müftülük, 11,61 milyonluk nüfusa sahip ülkede halkın en az yüzde 10'unun Müslüman olduğunu belirtiyor. 1,5 milyon civarında Müslümanın yaşadığı Ruanda genelinde 500'den fazla cami bulunuyor.

RUANDALILARIN İSLAM'LA TANIŞMASI

Tarihçiler İslamiyet'in Ruanda'ya girişi konusunda farklı görüşler ileri sürüyor.

Buna göre, Ruanda İslamiyetle ilk kez 18'inci yüzyılda Doğu Afrika sahillerinden gelen tacirlerle ya da ülkeye ilk defa 1901 yılında giren Arap tüccarlar sayesinde tanıştı.

Diğer bir görüş ise sömürgecilik döneminde Avrupalılar Tanzanya sahillerinden Ruanda'ya Swahilice konuşan Müslüman katipler, yönetici asistanları ve tüccarlar getirdi. Ayrıca Hint yarımadasından gelen Müslüman tüccarlar da Ruandalı kadınlarla evlenerek buraya yerleşti.

Roma Katolik Kilisesine bağlı Hristiyanların ülkedeki en büyük dini topluluğu oluşturduğu 19'uncu yüzyılda Ruandalı Müslümanlar ilk camilerini "El-Fetih" ismiyle 1913'te inşa etti.

MÜSLÜMAN AZINLIĞIN ZOR YILLARI

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanların terk etmesi üzerine Belçika sömürgesi altına giren ülkede, Müslümanlar zorluklarla karşılaşmaya başladı. Eğitim hakları ellerinden alınan Müslümanların, kamu kurumlarında çalışması yasaktı.

Rwamagana bölgesinde bir cami 1960 yılında yakılınca, endişeye kapılan Müslümanlar komşu ülkelere göç etmeye başladı. Dünya tarihinin en büyük soykırımlarından birinin yaşandığı 1994'e kadar Ruanda'daki Müslümanlara kimlik kartı dahi verilmiyor, ülkede "yabancı" statüsünde yaşıyorlardı.

Sömürge döneminde her türlü baskı ve ayrımcılığa maruz kalan, eğitim hakları ellerinden alınan Müslümanlar bugün artık her Ruandalı gibi eşit haklara sahip. Ramazan ve Kurban bayramları ülke genelinde resmi tatil.

Özellikle eğitim alanında onlarca okul açan Müslümanların ayrıca kendi hastaneleri, medya kuruluşları ve radyoları var.

HERKES OKULA GİDEBİLİYOR

Kigali'nin en büyük merkez camileriden Kacyiru bölgesindeki El Kudsi Camisi İmamı Şeyh el Yusuf, "Soykırımdan önce Müslümanlar eğitim dahi alamıyordu. Ama şimdi herkes okula gidebiliyor." diyor.

Vakit namazlarını camide kıldığını belirten 21 yaşındaki Abdülaziz Kayitar ise Ruanda Müslüman toplumu olarak ibadetlerini yerine getirmekte zorlanmadıklarını ve bir engelle karşılaşmadıklarının altını çiziyor.

Kayitar, dünyadaki tüm Müslümanlara da çağrıda bulunarak, Müslümanların İslamiyet'i en iyi şekilde öğrenerek hayatında tatbik etmesi gerektiğini kendinden olmayan diğer insanlara da barış içinde yaklaşması gerektiğini vurguluyor.

TÜRKİYE'DEN DESTEK BEKLİYORLAR

Öte yandan Ruanda'daki Müslümanlar, Türk sivil toplum kuruluşlarının kendilerine destek olduğunu belirterek daha fazla sadaka ve zekata ihtiyaçları olduğunun altını çiziyor.

Bu arada, Sabah Namazı Devrimi ile İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı da geçen ay sonunda, eski başbakanlardan Necmettin Erbakan adına Ruanda'da cami inşa etmek için kampanya başlattı.

En yakın caminin 21 kilometre uzaklıkta olduğu Kayonza Bölgesi'nde temelleri atılacak olan camide ibadetin yanı sıra Müslüman gençler, dini eğitim alma imkanına da kavuşacak. Camiden toplamda bin 200 Müslüman istifade edecek.

Ruanda'da 1994'te dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana uçağının düşmesiyle hayatını kaybetmiş, Hutular, olaydan Tutsileri sorumlu tutmuş ve İstihbarat Şefi Pascal Simbikangwa, azınlıktaki Tutsilere karşı saldırı başlatan grupların başında yer almıştı. Ruanda'da hükümeti verilerine göre 100 gün süren katliamda 1 milyon civarında Tutsi yaşamını yitirdi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.