Resimle İlgili Hadis-i Şerifler

Dr. Murat Kaya, hadis-i şerifler ışığında gündemi meşgul eden sorulara cevap vermeye devam ediyor. Müslümanlar arasında tartışma konusu olarak gündemde kalmaya devam "Resimli elbise ile namaz kılınır mı?", "Resim yapmak caiz mi?" ve "Resim bulunan eve melek girer mi?" gibi sorulara, Dr. Murat Kaya sahih hadis-i şeriflere yaptığı şerhlerle cevap veriyor.

Enes (r.a) şöyle buyurur:

Hz. Âişe (r.a)’nın, üzerinde resim ve nakışlar bulunan renkli bir örtüsü vardı. Onu odasının bir duvarına asmıştı. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v):

«-Şu nakışlı perdeni karşımdan al! Üzerindeki resimler namazda gözüme takılıp duruyor.» buyurdular.” (Buhârî, Salât, 15)

Şerh:

Bu bâb’ın başlığı tam olarak şöyle: Üzerinde haç şeklinde nakışlar veya resimler olan elbise ile kılınan namaz fasit olur mu? Ve bunlarla yapılması nehyedilen şeyler.

Buhârî, burada da hakkında ihtilâf bulunan mes’elelerde katʻî ifâde kullanma­mak usûlüne göre yürüyor. Yâni resimli elbise ile veya resim olan yerde kılınan namaz fasit olmaz, lâkin bu mekruhtur. Zîrâ namaz kılan insanın huşûunu kaybetmesine sebep olur, zihnini toplamasına, tam olarak Allah Teâlâ’ya yönelmesine mâni olur.

Resimli kumaşın duvara asılması yasaklanırsa onu giymek daha öncelikli olarak yasaklanır. Hanefîler, yere serilen, üzerine basılan yaygı, minder ve yastık gibi kumaşlardaki resimleri mekruh görmemişlerdir. Yani resme hürmet edilip edilmediğine bakmışlardır. Ancak duvara asılan, yukarılara konulan resim ve heykelleri ittifakla mekruh görmüşlerdir.

Hz. Âişe validemizin perdesinin üzerinde kuş ve kanatlı at tasvirleri vardı. Efendimiz (s.a.v) onu görünce rengi değişti ve:

“‒Ey Âişe, onu kaldır, zîrâ her eve girip onu gördüğümde dünya hatırıma geliyor!” buyurdular. (Müslim, Libâs, 88-91; Nesâî, Zînet, 111; Ahmed, VI, 49)

Bir rivâyete göre Efendimiz (s.a.v) o perdeyi kendi mübârek elleriyle çekip indirdi ve:

“‒Allah Teâlâ bize taşı toprağı giydirmemizi emretmedi!” buyurdular. Sonra da şöyle devam ettiler:

“‒Kıyâmet günü insanların en şiddetli azâb görenleri, Allah Teâlâ’nın yarattığı canlı varlıklara benzeterek resim yapanlardır.”

Hz. Âişe vâlidemiz ondan iki yastık yaptı, Allah Rasûlü (s.a.v) onlara yaslanırlardı. (Müslim, Libâs, 87-91; Nesâî, Zînet, 111)

Yine Efendimiz (s.a.v):

“İçinde sûret (canlı resmi ve heykeli) bulunan eve melekler girmez!” buyurmuşlardır. (Müslim, Libâs, 96)

Rasûlullah (s.a.v), evde üzerinde haç resmi bulunan bir şey görürse onu mutlaka değiştirir, haçı bozardı. (Buhârî, Libâs, 90; Ebû Dâvûd, Libâs, 44/4151)

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.