Rasulûllah’ın Öğrettiği Kardeşlik

Altınoluk Dergisi yazarlarından Cafer Durmuş Peygamber Efendimiz –sellallahu aleyhi vesselem–’in öğrettiği kardeşlik hukukunu ve İmam Gazali’nin özetlediği 8 maddede kardeşlik haklarını anlatıyor.

Hucurât sûresinde; “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” (49/10) buyruluyor.

Ayet-i kerimede belirtildiği üzere îman, bütün mü’minleri birbirine kardeş yapan en mühim bağdır. Ve buradaki “kardeşlik çerçevesi” akla gelebilecek bütün sınırlamalardan vârestedir. Ve dîn kardeşliği, nesep kardeşliğinin fevkindedir. Çünkü nesep kardeşliği dîn ayrılığı hâlinde kesintiye uğradığı halde, dîn kardeşliği, neseplerin farklılığı dolayısıyla kesintiye uğramaz. Bu îtibarla gerek iki mü’min fert, gerek iki mü’min toplum bozuştuklarında, hemen aralarını bulup barıştırılması emredilmiştir.

MÜ’MİNLER BİR VÜCUDA BENZER

Âyet-i kerîmede çizilen umûmî çerçeveyi Efendimiz (s.a.v.) açıyor. Îman kardeşliğinin hangi davranışları ne ölçüde şekillendireceğini bildiriyor. Kardeşlik ikliminin korunması ve geliştirilmesi için nelere dikkat edilmesi gerektiğini öğretiyor. Ve onu zeledediği için sakınılması gerekenleri ihtar ediyor. Buyuruyor ki;

“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb, 27)

“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyâcını karşılayanın, Allah da ihtiyâcını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin, Allah da kıyâmet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyâmet gününde ayıplarını örter.” (Buhârî, Mezâlim, 3)

“Birbirinize haset etmeyin. Birbirinizin aleyhine alışverişi kızıştırmayın. Birbirinize buğzetmeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Birinizin alışverişi üzerine alışveriş yapmayın. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun! Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu küçük görmez. -Üç defa göğsüne işaret ederek buyurdular ki- Takvâ buradadır. Kişiye kötülük olarak Müslüman kardeşini küçük görmesi yeter. Her Müslüman’ın diğerine kanı, malı ve namusu haramdır.” (Müslim, Birr, 32)

8 MADDEDE KARDEŞLİK HAKKI

İmam Gazalî kardeşlik haklarını sekiz madde halinde özetliyor. Diyor ki;

Birinci hak, maldadır. Öyle ki, iki kardeş yekdiğerinin ihtiyaçlarını görmede birbirini yıkayan iki el gibi olmalıdır. Çünkü mü’minlerin kardeşliği, ancak böyle bir maksatta birleştikleri takdirde tamam olur. Bu ise genişlikte, darlıkta, servet ve her hâl ü kârda ortaklığı, hattâ arkadaşını nefsine tercîh etmeyi gerektirir.

İkinci hak, kardeşinin fiilen yardıma muhtaç olduğunu görünce, onun istemesine mahal bırakmadan yardımına koşmak ve kendi işini sonraya bırakmaktır.

Üçüncü hak, dildedir. Kardeşin kardeşine karşı bâzen susması ve bâzen de konuşması lâzımdır. Bu da huzurunda ve gıyabında kusurlarını bilmezlikten gelmek ve onlardan hiç bahsetmemektir. Münâkaşadan sarf-ı nazarla, içyüzünü araştırmaktan sakınmaktır. Kendisini yolda gördüğü zaman, nereden gelip nereye ve niçin gittiğini sormamaktır. Belki açıklamak istemez ve yalan söylemeye mecbur kalır, diye ince düşünmektir. Yalnız kendisine açtığı sırlarını başkasına söylvememektir.

Dördüncü hak, konuşmakla ilgilidir. Kardeşlik, kötü sözlerden sükûtu gerektirdiği gibi, iyi sözleri konuşmayı da gerekli kılar. Muhabbeti artıracak sözleri konuşmak, kardeşliğin hususiyetlerindendir. Çünkü sükût ile iktifâ edenler, ölüler ile kardeşlik etmiş gibi olur. Kardeşliğin mânâsı; neşe ve sevinci, elem ve kederi paylaşmak demektir.

Beşinci hak, kardeşinin bâzı sürçme ve hatâlarını bağışlamaktır. Dostun sürçmeleri ya bir mâsiyet irtikâbı ile dîninde olur. Yâhut kardeşine karşı kardeşlik hatâsından olur. Kardeşliği günah irtikâbı ve hatâlarda ısrâr ederse; eğriliğini doğrultacak ve salâhını iâde edecek şekilde kendisine nasihatlerde bulunmalıdır.

Altıncı hak, hayatında ve ölümünde, kendisi ve çoluk çocuğu için hayır duâda bulunmaktır. Onunla kendisi arasında bir fark gözetmemektir. Çünkü Müslüman’ın kardeşine dua etmesi, gerçekte kendi kendine duâsı gibidir.

Yedinci hak, vefâ ve ihlâstır. Vefâ demek kendisiyle ölünceye kadar, öldükten sonra da âile efrâdıyla, dost ve ahbâbıyla-mahabbeti devâm ettirmektir. Aslında muhabbet, âhiret için olmalıdır. Ölmeden evvel dostluk sona ererse, çekilen emekler boşa gider. Nitekim Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Arş-ı Âzam’ın gölgesinde gölgelenecek olan yedi zümreyi sayarken “Allah için birbirini seven; bu sevgi ile birleşen ve ayrılanları” zikretmiştir.

Sekizinci hak, dostuna yük olmavmak ve lüzumsuz tekliflerde bulunmamaktır. Hattâ mümkün olduğu kadar ihtiyacını dostundan gizlemektir. Mal ve mevki gibi bir şey ondan istememektir. Dâima ona neşe ulaştırmaktır. (İhyâu Ulûmi’d-Dîn, Bedir Yayınevi, c. 2, s. 431-467)

Sonuç olarak Kur’ân-ı Kerîm’de ana çerçevesi çizilen “Bütün mü’minlerin kardeşler olduğu” gerçeğini yeniden ihyâ etmeye muhtacız. Hadîs-i şeriflerde belirtilen kardeşlik hukukunu yeniden hayata taşımaya muhtacız. Rasulullah (s.a.v.)’in manevî vârisleri olan ulemânın formüle ettiği kardeşlik âdâbını kuşanmaya muhtacız. Dünya İslâm’a, İslâm da “Elinden ve dilinden Müslümanların emîn olduğu” (Buharî, Îman, 4-5) mü’minlere muhtaç.

Kaynak: Cafer Durmuş, Altınoluk Dergisi, Nisan 2015, 350. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.