Ramazan’da Halsizlik ve Yorgunluğu Önlemenin Yolları

Ramazan ayının sıcak havalara denk gelmesiyle birlikte oruç tutarken halsizlik ve yorgunluk şikayetleri de artıyor. Ramazan boyunca kilo almamak ve vücut enerjisini korumak için iftar ve sahur vakitlerinde doğru besinlerin uygun ölçülerde tüketilmesinin öneminden bahseden Beslenme Uzmanı Berna Ertuğ, Ramazan’da sağlıklı besleme hakkında bilgi verdi.

Ramazan’ın bu yıl çok sıcak aylara denk gelmesi nedeniyle oruçluyken yaşanacak halsizlik ve yorgunluk şikayetlerinden kurtulmak için işte yapmanız gerekenler.

İFTARDAN SONRA EN AZ 3 ÖĞÜN YİYİN 

Yeterli ve dengeli beslenmenin Ramazan ayında da sürdürülebilmesi için günün oruç tutulmayan bölümünde en az üç öğünü tamamlamak ve sahuru atlamamak gerekir. Sahura kalkılmamasının ya da sadece su içip yatılmasının zararlı olduğu unutulmamalıdır. Uzun saatler süren açlık durumu metabolizmayı olumsuz etkileyebileceği için, vücudun ihtiyacı olan karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve minerallerin alınması önemlidir. Yeterli miktarda alınan vitamin ve mineraller, halsizlik ve yorgunluğu önleyerek, kişiyi gün boyu zinde tutmaktadır. Bu nedenle sahura mutlaka kalkılmalı ve sahur yemeğinde süt, yoğurt, peynir, yumurta gibi besinlerden oluşan hafif bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba, sebze ve zeytinyağlı yemeklerden oluşan bir öğün tercih edilmelidir.

MEYVE VE HURMA TÜKETMEYİ İHMAL ETMEYİN

İftarda ve sahur bitimine kadar; B ve C vitamini içeren gıdalar, folik asit, demir, magnezyum, potasyum, selenyum, çinko açısından zengin olan süt ve et ürünleri, turunçgiller, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve meyve çeşitlerinden tüketmek gerekmektedir. İftar sofralarında özellikle hurmadan vazgeçilmemelidir. Lifli bir meyve olan hurma bol miktarda A ve C vitamini, folik asit, sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, demir ve çinko içerdiği için halsizlik ve yorgunluğun giderilmesinde ve sindirim sistemi rahatsızlıklarının önlenmesinde yardımcı olmaktadır.

GÜNDE 12-13 BARDAK SU İÇİN

Ramazan’da hava sıcaklıklarının yüksek olmasıyla oruç tutan kişilerde günlük sıvı ihtiyacı daha çok artmaktadır. Susuz kalmak; kişilerde yorgunluk, deride kuruma, sıcaklık hissi ve sindirim sistemi rahatsızlıklarına sebep olur. Bunun için yatmadan önce, sahurda, iftarda ve iftar sonrası yatana kadar sıvı tüketimine dikkat edilmelidir. Özellikle bu dönemlerde yetersiz sıvı almak genelde kabızlık sorunlarının görülmesini arttırır. İftarda çay ve kahve tüketildiği için susama hissi oluşmayabilir. Ancak iftar saatinden sahur bitimine kadar mutlaka en az 12- 15 bardak su içilmelidir.

ORUCU AÇTIKTAN 15 DAKİKA SONRA ANA YEMEĞE BAŞLAYIN

İftara peynir, domates, zeytin gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle başlanılmalı, 10-15 dakika sonra az yağlı et yemeği, sebze yemeği veya salatayla devam edilmelidir. Beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek olan gıdalar yerine; enerji veren ancak kan şekerini dengeli bir biçimde yükselten besinlerden bulgur pilavı, kepekli ekmek veya kepekli makarna tercih edilmelidir. Beslenme düzenindeki değişikliklere bağlı olarak oluşabilecek kabızlığı önlemek için; yemeklerde kurubaklagiller, kepekli tahıllar, sebzeler gibi lif oranı yüksek gıdalar ve ara öğünlerde de taze ve kuru meyveler, ceviz, fındık, badem gibi kuru yemişler tercih edilebilir.

HAZIMSIZLIK VE GAZ ŞİKAYETLERİNİ ÖNLEMEK İÇİN 

Hazımsızlık ve gaz şikayetlerini önlemek için bunlara dikkat edin:

  1. İftar vaktinde aşırı yemek yemeyin.
  2. Öğününüzü 2-3 öğüne bölerek tüketin.
  3. Çok sıcak ve soğuk besin tüketiminden kaçının.
  4. Besinleri yavaş yemeğe ve iyi çiğnemeye dikkat edin.
  5. Yemek sırasında asitli içecek tüketmeyin.
  6. Yemekle birlikte su tüketin.
  7. İftardan 45 dakika sonra, 30 dakika ile 1 saat arasında egzersiz yapın.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.