Ramazan Ayında Akrabalık ve Komşuluk İlişkileri

Ramazan ayında üzerinde durulması gereken en önemli faaliyetlerden/ibadetlerden biridir akrabaya yardımda bulunmak, onları ziyaret etmek, hal ve hatırlarını sormak, onları iftara davet etmek. Yine aynı şekilde komşularla iftarlaşmak da bu ayda yapabileceğimiz güzel ibadetlerdendir. Ramazan ayında akrabalık ve komşuluk ilişkileri nasıl olması gerektiğini merak ediyorsanız bu yazıyı mutlaka okuyun.

Dünyanın dört bir yanında katliamların işlendiği, işgallerin devam ettiği, savaş ve zulüm sebebiyle milyonlarca insanın evlerinden ve yurtlarından olduğu, çocukların, kadınların acımasızca öldürüldüğü, insan canının ve kanının petrolden daha değersiz addedildiği bir ortamda Ramazan ayına girdik.

RAMAZAN VESİLESİ İLE KARDEŞLİĞİNİZİ PEKİŞTİRİN

Böyle bir iklimde Ramazan’ı vesile edinerek İslam kardeşliğini pekiştirecek olan bir iki hususa işaret etmek istiyoruz. Zira bugün çeşitli tefrika ve ihtilafların cenderesine sıkışmış ve bu yüzden güçlerini kaybetmiş[1] ümmetin dirilişi, ancak yeniden kardeşlik ruhunu ayağa kaldırmakla mümkün olacaktır.

Sosyal ve dini hayatımızı yakından ilgilendiren akrabalık ve komşuluk ilişkileri, teknolojinin gelişmesi ve şehirleşme ile birlikte ciddi aşınma yaşamıştır. Bu bağları yeniden iyilik, infak, yardımlaşma ve sıla-ı rahim halatlarıyla onarmak ve güçlendirmek için Ramazan ayı önemli bir fırsat olarak karşımıza çıkmaktadır.

DARDA KALAN AKRABALARINIZA YARDIMDA BULUNUN

Darda kalan akrabaya yardımda bulunmak, onları ziyaret etmek, hal ve hatırlarını sormak, Ramazan ayında üzerinde durulması gereken en önemli faaliyetlerden/ibadetlerden bir kaçıdır. Allah Teâlâ, akrabalık haklarına riâyet etmeyi emretmiş ve bunlara gereken önemi göstermeyenleri uyarmıştır. Nitekim bu konuda şöyle buyrulmuştur:

Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.”[2]

Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.[3]

AKRABALARINIZI ZİYARET EDİN, ONLARLA İRTİBAT KURUN

Akrabaları ziyaret ve onlarla irtibat kurma hususunda Rasulullah’ın ikazları da, bu müessesenin çok önemli, canlı ve diri tutulmasının gerekli olduğunu göstermektedir.

Rahim (akrabalarla ilişkiyi sürdürmek) Arşa asılıp şöyle der: Beni gözeteni Allah gözetsin, beni terk edeni Allah terk etsin.”[4] Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ben Rahmanım, o rahimdir. Ben ona ismimden bir isim ürettim. Bundan dolayı onunla ilgilenen, akrabalarla ilişkisini sürdüren ve iyilik yapana ihsanda bulunurum, akrabalarla ilişkisini keseni de mahrum ederim.”[5]

Kur’ân-ı Kerim’de akrabalar yanında komşularla samimi ve iyi alaka kurulması da tavsiye edilmiştir: “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.[6]

Görüldüğü gibi Allah Teâlâ, kendi hakkı, ana-babanın hakkı, akraba hakkı, yetimlerin ve yoksulların hakkından sonra komşuluk haklarına riayet edilmesini emretmiştir. Âyette komşuların hakkına riayetin ön sıralarda yer alması dikkate şayandır. Ayrıca âyette hem yakın (evine bitişik) olan akraba ve komşulara, hem de evden uzak olan komşulara yardım ve iyilik yapılmasının zaruretine işaret edilmesi, komşuluk haklarının çok mühim olduğunu göstermektedir. Bu sebepledir ki, Hz. Peygamber, komşuluk hukukuna titizlikle riayet etmiş ve ümmetinden de aynı hassasiyeti göstermelerini istemiştir.

Hz. Peygamber “Cebrail (a.s.) komşu hakkına riayeti bana öyle tavsiye etmeye devam etti ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim.[7] buyurmuştur. Bir başka hadisinde “Vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz!” buyurdu. Bunun üzerine orada bulunanlar “Ey Allah’ın Resûlü! Bu iman etmiş olmayan kimdir?” diye sorduklarında Hz. Peygamber “Komşusuna zulmeden, komşusunun şerrinden, emin olmadığı kimsedir” cevabını vermiştir.[8]

KOMŞUNA İYİLİK VE YARDIMDA BULUN Kİ MÜSLÜMAN OLASIN

Peygamber Efendimiz, “…Komşuna iyilik ve yardımda bulun ki Müslüman olasın…”[9] sözüyle de mü’minlere komşuluk haklarına dikkat etmelerini, onlara yardımda bulunmalarını ve saygılı olmalarını emretmiş ve bu davranışın Müslüman’ın alameti olduğuna dikkat çekmiştir.

Ramazan ayı hem maddi hem de manevî yardımlaşmanın yoğunluk kazandığı bir aydır. Bu sebeple Ramazan ayını hakkıyla değerlendirmenin bir yolu da komşuluk hukukuna riayet etmek ve onlara yardımcı olmaktır. Komşulara sadece iyi davranmanın ve güler yüz göstermenin yetmeyeceğini, herkesin komşusuna imkânı ölçüsünde yardım etmesi gerektiğini belirten Hz. Peygamber, komşular arasındaki ilişkilerin gayet sıkı ve muntazam olmasını istemiştir. Bir mü’min, komşusu açken tok yatamaz.[10] buyurarak komşuların birbirleriyle ilgilenmelerini ve aç komşularını doyurmalarını istemiştir.

Hz. Peygamber, “Ey Ebû Zer! Çorbanı pişirdiğin zaman suyunu çok koy, sonra komşularından bir ev halkına bak (araştır), onları gözet ve kendilerine örfe göre ver.”[11] “Bir çorba yaptığında suyunu çok koy (bol yap). Ondan bir avuç komşularına ikramda bulun.”[12]Et pişirdiğiniz zaman suyunu çok koyun. Ondan bir avuç da komşunuza verin.[13] gibi tavsiyeleriyle komşulara yardım etmenin lüzumuna dikkat çekmiş, hiç olmazsa pişirilen etin, çorbanın, yemeğin suyundan onlara ikram edilmesini talep etmiştir.

Hz. Peygamber Ey Müslüman kadınlar! Sakın bir komşu kadın bir koyun paçasıyla da olsa komşu kadına bir şey vermeyi (hediye vermeyi) basit görmesin.” buyurarak, az da olsa komşuya yapılan iyiliğin çok önemli olduğuna dikkat çekmiş, azlığına çokluğuna bakmaksızın komşulara ikram etmenin ve yardımda bulunmanın değerine atıfta bulunmuştur.[14]

RAMAZAN AYINDA KOMŞULARLA İFTARLAŞMA

Ramazan ayında komşuları ziyaret büyük önem taşımaktadır. Ramazan ayında yapılan ibadetlerin, diğer zamanlarda yapılan ibadetlerden mükâfat açısında üstün olduğu düşünülürse bu ayda yapılacak komşu ziyaretinin çok önemli olduğu kolayca anlaşılır.

Ramazan ayında komşularla yakınlık ve irtibat kurmak için en önemli fırsatlardan biri de, iftarlaşma etkinliğidir.

Ramazan ayında iftarlaşma, müminleri birbirleriyle kucaklaştıran en tesirli bir buluşma ve sevgi aracıdır. Müminler bu uygulama sayesinde kalp ve zihin arılığı ile en muazzam iletişimi ve kaynaşmayı sağlarlar. Kur’ân’ın çok önem verdiği meselelerden biri de “yoksulları, fakirleri ve muhtaçları doyurma” anlamını içeren “’ıt’âm” kavramıdır. Doyurmak, yedirmek, içirmek anlamına gelen bu kavram, toplum hayatının vazgeçilmez ilkesidir.

Doyurmaya/yedirmeye ve yardıma ilk önce akrabadan ve komşudan başlanılmalıdır. Kur’an’ın ve sünnetin emir ve tavsiyesi bu yöndedir. Merkezden dışa doğru bir tasnifle yani, akrabadan ve komşudan başlayarak infak etmek, sadaka ve zekât vermek gerçekleştirilmelidir. Ramazan ayında da bu hassasiyete azami derecede dikkat etmenin, İslam ahlakının bir gereği olduğu unutulmamalıdır.

Dipnotlar: 1) Enfâl, 8/46. 2) Nisâ, 4/1. 3) Bakara, 2/27. 4) Müslim, es-Sahih, Birr, 17; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 163, 190, 193, 209 5) Ebû Davud, es-Sünen, Zekat, 45; Tirmizî, es-Sünen, Birr, 9; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 191,194, II, 498, VI, 62 6) Nisâ, 4/36 7) Buharî, Edep, 28; Müslim, Birr, 140-141; Tirmizî, Birr, 28 8) Buharî, Edep, 29; Tirmizî, Kıyâmet, 60; Ahmed b. Hanbel, I, 387 9) İbn Mâce, Zühd, 24 10) Ahmed b. Hanbel, I, 55 11) Müslim, Birr, 142, 143 12) İbn Mâce, Et’ıme, 58 13) Ahmed b. Hanbel, III, 377; Tirmizî, Et’ıme, 30 14) Müslim, Zekât, 90; Buharî, Edep, 30; Dârimî, Zekât, 33

Kaynak: Kerim Buladı, Altınoluk Dergisi, Sayı: 387

İslam ve İhsan

ORUÇ VE RAMAZAN İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Oruç ve Ramazan İle İlgili Ayet ve Hadisler

RAMAZAN VE ORUCUN FAZİLETİ

Ramazan ve Orucun Fazileti

ORUÇ NEDİR? ORUCUN FAYDALARI NELERDİR?

Oruç Nedir? Orucun Faydaları Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.