Rahmet Toplumu İnşasında Ailenin Rolü

Dün kendi evlâtlarıyla birlikte, başta ümmetin yetimleri olmak üzere insanlığın yetimleri olan köle çocuklarına el uzatan milletin yerini; bugün kendi evlâdını sokağa terk eden öz anne-babalar mı alıyor?..

Bugün millet ve toplum olarak evlâtlarımızın hâlini bir muhâsebe edelim:

“Nazar ber-kadem” düstûruyla, gözleri hicâb ile ayaklarının ucunda olan delikanlıların; İslâmî vakar ve edeple müzeyyen, maddî-mânevî tesettür zırhına bürünmüş hanımefendilerin yerini; süflî arzular peşinde ömür tüketen, kadın mı erkek mi olduğu zor seçilen bir güruh mu alıyor?..

Helâlden istifade ederken bile titreyen, israftan tiksinen; lüksün ve modanın adını bile duymamış bir merhamet toplumunun yerini; haram ve şüphelilerin selinde boğulan, Allâh’ın lânetlediği cürümlerin batağına daha fazla gömülmek için dünyasını sefil, âhiretini perişan eden yığınlar mı alıyor?

Velhâsıl mal ve evlât, en mühim imtihan vesîlesidir. Bu iki nîmet güzel değerlendirildiğinde, amel defterini kıyâmete kadar açık tutacak bir uhrevî kazanç kapısıdır. Fakat mal-mülk, onun gerçek sahibi olan Cenâb-ı Hakk’ın arzusu istikametinde tasarruf edilmezse; kişiye büyük bir vebâl olur. Evlât da, onları emânet olarak lûtfeden Allah Teâlâ’nın râzı olduğu şekilde terbiye edilmezse; anne-baba için ancak bir musîbettir.

Rabbimiz bizlere, zürriyetimizden göz nûru ve hayru’l-halef evlâtlar nasîb eylesin. Nesillerimizi, Allâh’a hakkıyla kul ve Habîb’ine lâyıkıyla ümmet olabilecek kıvamda yetiştirmeyi, böylece bir rahmet toplumu inşâ edebilmeyi müyesser kılsın.

Bizlere; arkamızdan sadaka-i câriye olacak ve amel defterlerimizi kıyâmete kadar sevaplarla dolduracak sâlih nesiller, hayırlı talebeler ve faydalı eserler bırakabilme nîmetini lûtf u keremiyle ihsân eylesin. Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Genç Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Temmuz Sayı: 130

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.