Peygamberimiz'in Örnek Babalığı

Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, iyi ve şefkatli bir baba idi. Çocuklarına duyduğu sevgi ve şefkat hakiki ve samimi idi, onları mutlu ve rahat kılabilmek için her türlü çabayı göstermişti. Çocuklarına olan sevgisi ne Onu hayatının esas gayesinden ayırmış, ne de çocuklarına karşı olan gerçek so­rumluluklarını unutturmuştur.

Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem "Bir kimse, çocuklarını Cehen­nemin ebedî ateşinde yanmaya bırakıyorsa güneşin sıcaklığından korumasında hiçbir hik­met yoktur" buyurmuştur:

İşte bunun gibi ana-babalara çocuklarına karşı asıl vazifeleri­nin ne olduğunu hatırlatan ebedî eğitim prensip­leri bırakmıştır. Bu prensipler, ana-babanın ye­tenek ve anlayışlarına uygun bilgilerini almak üzere çocuklarını eğitim müesseselerine göndermeden önce onlara ne gibi bir eğitim ve terbiye vermeleri gerektiğini göstermektedir.

HZ. PEYGAMBER ÇOCUKLARINI ÇOK SEVERDİ

Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, çocuklarını çok severdi. Enes rivayet etmiştir: "Aile efradına karşı Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem'den daha müşfik olan hiç kimseyi görmedim. Oğlu İbrahim'in Medine'nin kenar mahallerinde oturan bir süt annesi vardı. Süt an­nenin kocası bir demirci idi. Beraberinde biz de olduğumuz halde Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem oraya gi­derdi. Varınca demircinin isle dumanlanmış evine girer, çocuğu kucaklar, öper koklar ve bir müddet sonra dönerdi."

Torunları Hasan ve Hüseyin'i çok severdi ve on­larla sık sık oynardı. Onun sırtına çıkıp ata bin­me oyunu oynarlardı. Bir keresinde Hasan'ı omuzlarında taşırken: "Ey Allah'ım ben onu se­viyorum ve senin de sevmeni niyaz ediyorum!" demiştir. (Buhari ve Müslim).

Usame b. Zeyd'in rivayeti­ne göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hasan'ı ve onu alır: "Ey Allah'ım! Onları sevdiğim için, onları sevmeni niyaz ediyorum" diye dua ederdi.

Tarihte, hiçbir insan davranış ve tavırda, İyi ahlakta ve takvada bu yüceliğe erişememiştir. O, herkes­ten mükemmeldi. Bütün bunlar insanlığın Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem'den öğrenmesi ve günlük hayatında uy­gulaması gereken davranışlardır.

 

İslam ve İhsan

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.