Peygamberimizin İlk Mesleği Neydi?

Varlık Nûru, amcası Ebû Tâlib hayatta iken ve ticârete başlamadan evvel bir müddet “çobanlık” yapmıştır. Bu meslek, Araplar arasında basit, sıradan bir meslek değil, eşrâf ve zengin çocuklarının da yaptığı bir işti. Ayrıca çobanlık, hemen hemen bütün peygamberlerin meşgalesi olmuştur. Bununla Allâh Teâlâ onlara teblîğ vazîfesini vermeden önce, idâreci­likte lâzım olan birtakım husûsiyetler kazandırmıştır.

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- birgün:

 “Allâh Teâlâ’nın gönderdiği her peygamber, mutlakâ koyun gütmüştür. buyurdu.

Bunun üzerine sahâbîleri:

−Siz de mi koyun güttünüz, yâ Rasûlallâh?” diye sordular.

Server-i Âlem -aleyhissalâtü vesselâm- Efendimiz:

−Evet, ücret karşılığında Mekkelilerin koyunlarını güderdim. buyurdu. (Buhârî, İcâre, 2, Enbiyâ, 29; İbn-i Mâce, Ticâret, 5)

Bir başka hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuşlardır:

Mûsâ -aleyhisselâm- peygamber olarak gönderilmişti, kendisi koyun güderdi. Dâvud -aleyhisselâm- peygamber olarak gönderilmişti, O da koyun güderdi. Ben de peygamber olarak gönderildim ve Ecyad’da âilemin koyunlarını güderdim.(İbn-i Sa’d, I, 126)

Rahmet Peygamberi bu sıralarda yirmi yaşlarında bulunuyordu.

Fahr-i Kâinât -aleyhi efdalü’s-salevât- Efendimiz:

En hayırlı maîşet yolunu tutanlardan biri, bir tepenin başında veya vâdinin içinde koyunlarını otlatan kimsedir. Bu zât namazını kılar, zekâtını verir, ölünceye kadar Rabbine ibâdet eder ve insanlara hep iyilik yapar.(Müslim, İmâret, 125; İbn-i Mâce, Fiten, 13) buyurarak çobanlığın fazîletli mesleklerden biri olduğunu ifâde etmiştir.

Çobanlık yapan kimselerde, tefekkür ufku, vakar ve merhamet duygusu gelişir. Allâh Rasûlü buna işâretle:

Sükûnet ve vakar, koyun besleyenlerdedir. buyurmuştur. (Buhârî, Menâkıb, 1; Müslim, Îman, 84/52)

Koyunları sevk ve idâre edip yırtıcı hayvanlardan korumaya çalışmak, insanda sabır ve tesâhüb duygusunu geliştirir. Nitekim yaratılmış her varlığa merhamet etmek, onların kaba ve anlayışsız hâllerine sabretmek, peygamberlerde bulunması gereken en mühim husûsiyetlerdendir.

KAYNAK: Osman Nuri TOPBAŞ, Hazret-i Muhammed Mustafa-1, Erkam Yayınları, İstanbul

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.