Peygamberimizin Günlük Hayatı Nasıldı?

Şahsiyeti

 Peygamber Efendimiz’in günlük hayatı nasıl geçerdi?

Gururun kaynağı, övülmek ve takdîr edilmektir. Bu hâl, insanları şımartan hususlardan biridir. Resûlullah, insanların en şereflisi olup Allâh’ın methine nâil olduğu hâlde sahâbesine:

“Bana «Allâh’ın kulu ve Resûlü» deyiniz!” buyurmuştur. (Buhârî, Enbiyâ, 48)

O, Peygamberliğini tasdik cümlesinin başına, bilhassa ve ısrarla “abduhû: Allâh’ın kulu” kelimesini ilâve ederek, ümmetinin geçmiş topluluklarda olduğu gibi insanları ilâhlaştırma sapıklığına düşmemesini temin etmek istemiştir. Yine bu cümleden olmak üzere:

“Siz beni, hakkım olan derecenin üzerine yükseltmeyiniz! Çünkü Allah Teâlâ beni rasûl edinmeden önce kul edinmişti.” buyurmuştur. (Heysemî, IX, 21)

Hakîkaten, Krişna ve Buda’ya “Allah”, Hazret-i Îsâ’ya (a.s.) da “Allâh’ın oğlu” demekte tereddüt göstermeyenler ve hiç sıkılmadan Firavun ve Nemrud’u tanrı kabûl edenler, hayvanlara veya ateş, su ve hava gibi tabiat kuvvetlerine bile tapan birkısım zavallılar, böyle fevkalâde bir kişiyi seve seve “ilâh” olarak kabûl ederlerdi.

Fakat O, kendisini şöyle îlân ediyordu:

“Ben de sizler gibi bir insanım... Bana sâdece vahyolunuyor!..” (el-Kehf, 110)

HİÇ KİMSE AMEL VE İBADETİ SAYESİNDE CENNETE GİREMEZ!

Resûlullah Cenâb-ı Hakk’a karşı dâimâ acz içinde olduğunu bildiriyordu. Nitekim bir gün:

“–(Ben de dâhil olmak üzere) hiç kimse amel ve ibâdeti sâyesinde cennete giremez!” buyurmuştu. Bunun üzerine kendisine hayretle:

“–Sen de mi yâ Resûlallâh?” diye sorulunca:

“–Evet ben de! Meğer ki Rabbimin lutf-i ilâhîsi imdâda yetişe!” buyurdu. (Buhârî, Rikâk, 18; Müslim, Münâfikûn, 71-72)

Yâni Peygamber Efendimiz; Allah Teâlâ’nın fazlı, keremi, rahmet ve mağfireti beni bürümedikçe ben de cennete giremem, yaptığım ameller beni de kurtaramaz, buyurmuş olmaktadır.

Bu îkaz, ne kadar ibret verici bir kulluk şuuru, tevâzû, dürüstlük ve sadâkat nişânesidir.

Ebû Ümâme (r.a.) anlatır:

“Resûlullah’ın sözleri Kur’ân’dı. Çok zikreder, hutbelerini kısa tutar, namazını uzun kılardı. Bir yoksulun, bir bîçârenin işini görmek için onunla birlikte ihtiyâcı görülünceye kadar yürümekten çekinmez ve büyüklenmezdi.” (Heysemî, IX, 20. Ayrıca bkz. Nesâî, Cuma, 31)

Enes (r.a.) buyuruyor ki:

“Resûlullah, hastaları ziyâret eder, cenâzelerde bulunur, kölelerin dâvetlerine gider, merkebe binerdi. Hayber’in fethedildiği ve Benî Kureyza üzerine yüründüğü gün yuları hurma liflerinden olan bir merkebe binmişti. Altında da liften yapılmış bir semer vardı.” (Tirmizî, Cenâiz, 32/1017; Hâkim, II, 506/3734)

Resûlullah ashâbının arasında otururdu. Bu sebeple, bir yabancı geldiğinde, hangisinin Efendimiz olduğunu sormadan bilemezdi. (Nesâî, Îmân, 6)

PEYGAMBERİMİZİN EV HAYATI NASILDI?

Muhtelif zamanlarda Hazret-i Ayşe vâlidemize, Peygamber Efendimiz’in evde ne ile meşgul olduğu sorulduğunda şu cevapları vermiştir:

“Allah Resûlü evinde âilesinin işleriyle meşgul olurdu. Ezânı duyunca da hemen namaza çıkardı.” (Buhârî, Nafakât, 8)

“Resûlullah da bir beşerdi. Elbisesini diker, koyunlarını sağar, kendi işlerini yapardı.” (Ahmed, VI, 256)

“O, elbisesini dikip yamar, ayakkabısını tâmir eder, diğer insanların evlerinde yaptığı işleri yapardı.” (Ahmed, VI, 121, 106)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Rahmet Peygamberi, Erkam Yayınları