Peygamberimizin Dilinden Münafık Birinin Özellikleri

Münafıklık nedir? Münafıklığın alâmetleri nelerdir? Birinin münafık olduğunu nasıl anlarız? Peygamberimiz münafık birinin özelliklerini nasıl anlatıyor? Sahabelerin bu konudaki hassasiyetleri nelerdir? Dr. Murat Kaya anlatıyor...

Ebû Hüreyre (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

Münâfığın alâmeti üçtür:

- Konuşurken yalan söyler,

- Vaad ettiği vakit sözünde durmaz,

- Kendisine bir şey emniyet edildiği zaman hıyânet eder. (Buhârî, Îmân, 24)

Abdullah bin Amr bin Âs (r.a)’dan rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

Dört şey her kimde bulunursa hâlis münâfık olur. Her kimde bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar o kimsede münâfıklıktan bir haslet kalmış olur. Bunlar:

- Kendisine bir şey emniyet edildiği zaman hıyânet etmek,

- Konuşurken yalan söylemek,

- Bir ahidde bulunduğunda ahdini tutmamak,

- Münâkaşa ve muhâkeme esnâsında haktan ayrılmak.” (Buhârî, Îmân, 24)

BU HADİSLE İLGİLİ AYET VE OLAYLAR...

Nifak, zulmün bir çeşididir. İnsanın önce kendine, sonra da diğer insanlara yaptığı bir zulümdür.

Nifak da derece derecedir ve muhtelif alâmetleri vardır. Mü’min, üzerinde hiçbir nifak alâmeti ve hasleti taşımamalıdır.

Hadiste bahsedilen alâmetler;

  • Söz,
  • Fiil ve
  • Niyetin fesâdına dikkat çekiyor.

Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun, doğru ve sağlam söz söyleyin! (Böyle yaparsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı mağfiret eder. Kim Allah ve Rasûlü’ne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (el-Ahzâb, 70-71)

“İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın!” (Kâf, 18)

Allah Teâlâ, kıyâmet gününü; “…Bu, sâdıklara sadâkatlerinin fayda vereceği gündür…”(el-Mâide, 119) şeklinde tavsîf eder. Yine âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere o gün “Allah Teâlâ, sâdıklara, sadâkatleri sebebiyle mükâfat verecektir...” (el-Ahzâb, 24)

Safvân bin Süleym (r.a) anlatıyor:

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e:

“–Mü’min korkak olabilir mi?” diye soruldu.

“–Evet, olabilir! buyurdular.

“–Mü’min cimri olabilir mi?” diye soruldu.

Allah Rasûlü (s.a.v) yine:

“–Evet, olabilir!” buyurdular.

“–Pekâlâ, mü’min yalancı olabilir mi?” diye soruldu.

Rasûlullah (s.a.v) bu sefer:

“–Hayır, aslâ!” buyurdular. (Muvatta’, Kelâm, 19; Beyhakî, Şuab, IV, 207)

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyururlar:

Ben, haklı bile olsa münâkaşayı terk eden kimseye Cennet’in kenarında bir köşk verileceğine kefilim!

Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye Cennet’in ortasında bir köşk verileceğine kefilim!

Ahlâkını güzelleştiren kişiye de Cennet’in en üstünde bir köşk verileceğine kefilim!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 7/4800. Ayrıca bkz. Tirmizî, Birr, 58/1993; İbn-i Mâce, Mukaddime, 7)

Yalan, insanı Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’den uzaklaştırır. Hz. Âişe (r.a) şöyle buyurur:

Rasûlullah (s.a.v)’e, yalandan daha kötü ve çirkin gelen bir huy yoktu. Ashâbından birinin herhangi bir hususta azıcık yalan söylediğini duysa, onun tevbe ettiğini öğreninceye kadar kendisini o sahâbîden uzak tutar, fazla görüşmek istemezdi.” (İbn-i Sa’d, I, 378)

Sahâbeden Cerîr bin Abdullah (r.a) bir at satın almak istemişti. Beğendiği bir at için satıcı beş yüz dirhem fiyat teklif etti. (1 Dirhem, 3,5 gr. gümüşe tekâbül eder.) Cerîr (r.a) bu ata altı yüz dirhem verebileceğini, hatta sekiz yüz dirheme kadar fiyatı yükseltebileceğini ifâde etti. Çünkü atın değeri yüksek olup, satıcı bunun farkında değildi.

Kendisine:

“–Atı, beş yüz dirheme alman mümkün iken, niçin sekiz yüz dirheme kadar fiyatı yükselttin?” diye soruldu.

Cerîr (r.a) şu muhteşem cevabı verdi:

“–Biz alışverişte hile yapmayacağımız husûsunda Allâh’ın Rasûlü’ne söz verdik.”

İslam ve İhsan

MÜNÂFIK KİMDİR? MÜNAFIKLIK ALÂMETLERİ NELERDİR?

Münâfık Kimdir? Münafıklık Alâmetleri Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.