Peygamber Efendimiz’in Zühd Hayâtı

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in zühd hayatı nasıldı? Son peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.v.) zühd hayatından örnekler.

Resûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Uykudan uyandığında, hasır vücudunun yan tarafında iz bırakmıştı. Ashâb-ı kirâm:

“–Yâ Rasûlâllah! Sizin için bir döşek edinsek!” dediler. Rasûl-i Ekrem sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz ise:

“–Benim dünya ile alâkam ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da orayı terk edip giden bir yolcu gibiyim.” buyurdular. (Tirmizî, Zühd, 44/2377; İbn-i Mâce, Zühd, 3)

PEYGAMBERİMİZİN ZÜHD HAYATI

Hazret-i Âişe’nin anlattığına göre, Ensâr’dan kendisini ziyârete gelen bir kadın, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yatağının katlanmış bir şilteden ibâret olduğunu görünce, koşarak evine gitti ve içi yün dolu bir yatak getirdi. Ancak Allah Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem yatağının değiştirilmiş olduğunu görünce, bundan hoşlanmadığını ifâde ederek:

“–Ey Âişe! O yatağı geri ver! Allâh’a yemin ederim ki şâyet isteseydim Allah altın ve gümüşten dağları benimle yürütür, emrime verirdi...” buyurdu. (İbn-i Sa‘d, I, 465; Ahmed, Kitâbü’z-Zühd, s. 30)

Bir defasında da Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:

“Rabbim Mekke ovasını benim için altın yapmayı teklif etti. Ben de şöyle dedim:

«–Hayır yâ Rabbî! Ancak bir gün doyayım, bir (veya üç) gün aç kalayım! Acıktığımda Sana tazarrû ve niyazda bulunur, Sen’i zikrederim. Doyduğumda ise Sana şükür ve hamd ederim!” (Tirmizî, Zühd, 35/2362)

Ebû Zer radıyallâhu anh anlatır:

“Bir defasında Rasûlullah’ın yanında bulunuyordum. Elimden tuttu ve:

«–Ey Ebû Zer! Uhud Dağı benim için altın ve gümüş olsa hepsini Allah yolunda harcarım, öldüğüm gün ondan bir kırat bile kalmasını istemem!» buyurdu. Ben de:

«–Yâ Rasûlâllah! Bir kırat mı yoksa bir kantar mı bırakmazdınız?» diye sordum.

«–Ey Ebû Zer! Ben aza indiriyorum, sen çoğa kaçıyorsun. Ben âhireti istiyorum, sen dünyayı istiyorsun! Bir kırat bırakmazdım, bir kırat, bir kırat!» buyurdu.” (Heysemî, X, 239)

Hazret-i Âişe radıyallâhu anhâ’nın ifâdesiyle:

- Rasûlullah ömrü boyunca iki gün üst üste arpa ekmeği ile doymadan âhirete intikâl etti. (Buhârî, Eymân, 22; İbn-i Mâce, Et’ıme, 48)

- Üç ay geçerdi de Efendimiz’in evlerinde hiç ateş yakılmazdı. Hurma ve su ile idare ederlerdi. (Buhârî, Hibe 1, Rikak 17; Müslim, Zühd, 28)

Tâbiînin fakîhlerinden Mesrûk şöyle anlatır:

Hazret-i Âişe vâlidemizi ziyaret ettim, bana yemek ikram ettirdi ve:

«−Bir yemekten doyduğum zaman ağlamak isterim ve ağlarım.» dedi. Ben de:

«−Neden?» diye sordum. Şöyle cevap verdi:

«−Rasûlullah’ın dünyadan ayrılıp gittiği ânı hatırlarım; vallâhi O, et ve ekmekle günde iki defa karnını doyurmamıştı.»” (Tirmizî, Zühd, 38/2356; Müslim, Zühd, 1)

DÜNYAYA KARŞI ZAHİT OL, ALLAH SENİ SEVSİN

Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem ümmetine şu tavsiyelerde bulunurdu:

“Hayat şartları sizinkinden iyi olanlara değil de daha aşağıda olanlara bakınız! Zira bu, Allâh’ın üzerinizdeki nîmetini küçük görmemeniz için daha uygun bir davranıştır.” (Müslim, Zühd, 9)

“Dünyaya karşı zâhid ol, Allah seni sevsin; insanların elindeki şeylere karşı zâhid ol, insanlar seni sevsin!..” (İbn-i Mâce, Zühd, 1)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Fahr-i Âlem - Habîbi Hüdâ Hz. Muhammed Mustafâ, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ZAHİD OLMAK VE ZÜHD İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Zahid Olmak  ve Zühd ile İlgili Örnekler

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.