Peygamber Efendimiz’in Tavsiyeleri

Allah Resûlü'nden müminlere tavsiyeler...

Nebî (s.a.v.) Muaz bin Cebel’e (r.a.) tavsiyesinde buyurmuştur ki:

«Sana bir söz söyleyeceğim. Eğer onu hıfzedip mûcibiyle amel edersen sana faide verir, eğer zâyi edersen Allah indinde hüccetin kalmaz:

– Ya Muaz! Muhakkak ki Allah, semâvat ve arzı halk etmeden evvel yedi meleği yarattı. Yedi semâdan her birine bir meleği kapıcı koydu. Hafaza melekleri sabahtan akşama kadar kulun amelini alıp yükseltirler. Nice ameller vardır ki güneş ışığı gibi parlar. Hafaza melekleri o ameli temizleyip çoğaltarak dünyâdan semâya yükseltirler. Birinci kat semâya varıldığında oradaki vazifeli melek:

«-Durun, bu ameli götürüp sahibinin yüzüne çarpın. Biz buradan geçen bir amelin sahibinde gıybet olup olmadığını tespit etmekle mükellefiz. İnsanların gıybetini yapan, bir kimsenin amelini ben buradan öteye geçirmem.» der.

Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) devamla buyurdular ki:

«Hafaza melekleri kulun nûr gibi parlayan sadaka, oruç, namaz gibi amellerini çok beğenmiş olarak üçüncü kat semâya yükseltirler. Üçüncü kat semâdaki vazifeli melek:

«- Durun, bu ameli götürüp sahibinin yüzüne çarpın. Ben kibir meleğiyim. Rabbim onun amelini buradan öteye bırakmamayı emir buyurmuştur. Çünkü o kimse meclislerde insanlara karşı tekebbür eden bir kimsedir» der. Hafaza melekleri kulun yıldız gibi parlayan namaz, tesbih, hacc ve umre gibi amellerini alıp sıra ile dördüncü kat semâya kadar götürürler. Oradaki vazifeli melek:

«-Durun, bu ameli sahibinin yüzüne çarpın. Ben ucub meleğiyim. Rabbim bu kulun amelini buradan öteye geçirmemeyi emir buyurmuştur. O kimse bir iş yaptığı zaman ona muhakkak ucbü sokan, yani o iş sebebiyle kendini beğenen kimsedir» der.

Sonra hafaza melekleri amelini alıp sıra ile beşinci kat semâya kadar götürürler. O amel o kadar güzeldir ki sahibi için süslenmiş geline benzer. Oradaki, vazifeli melek der ki:

«-Durun, bu ameli götürüp sahibinin yüzüne çarpın. Ben hased meleğiyim. O kimse ilim öğrenen kimselere hased etmektedir. Yaptığını Allah için yapan kimselere hased etmektedir

«Sonra hafaza melekleri kulun oruç, namaz, zekât hac ve umre gibi amellerini götüre götüre altıncı kat semâya kadar götürürler. Oradaki vazifeli melek:

«-Durun, bu ameli götürüp sahibinin yüzüne çarpın. Çünkü amellerin sahibi Allah’ın kullarından hiç bir insana merhamet etmeyen kimsedir. Onlara bir belâ geldiği zaman onlara merhamet edip yardıma koşacağı yerde onları daha fazla perişan etmeye çalışır.

«Sonra hafaza melekleri kulun namaz, oruç, fıkıh, ictihâd, vera’ gibi amellerini yedinci kat semâya kadar yükseltirler. Bu amellerdeki haşyet, arı iniltisi gibi, nurâniyet güneş gibi görülür, duyulur. Bu amelleri üç bin melek götürür. Hep beraber yedinci kat semâya kadar varırlar.

Oradaki vazifeli melek der ki:

«-Durun, bu ameli götürüp sahibinin yüzüne çarpın ve kalbine kilit vurun. Ben, işlenirken ancak ve ancak Rabbim murâd olunmayan ameli buradan öteye geçirmem.

«Hafaza melekleri kulun zekât, oruç, hac, umre, güzel ahlâk, zikrullah gibi amellerini alıp götürürler. Her kat semâdaki melekler o ameli götüren hafazayı teşyi’ ederek geçirirler. Nihâyet bütün hicâbları aşıp Allah’a arz ederler. Melekler amelin ancak Allah için yapılıp yapılmadığına şahitlik etmek için huzûrda dururlar. Allah Teâlâ buyurur: «Siz, kulumun amelini zabt etmekle mükellef meleklersiniz. Ben de kulumun kalbine vâkıfım. O, bu ameli işlerken beni değil, Benden başkasını murâd etmiştir. Lânetim onun üzerine dökülecekdir.» Melekler derler ki: «Lânetin onun üzerine olsun ey Rabbimiz. Ona biz de lânet ederiz.» Bunun üzerine yedi kat semâlar ve semâdakiler ona lânet ederler.» (Bakara Sûresi Tefsiri, s.85-87)

Kaynak: Musahabe, Altınoluk Dergisi, Sayı: 399

İslam ve İhsan

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PEYGAMBERİMİZİN TAVSİYELERİ VE ÖRNEK DAVRANIŞLARI

Peygamberimizin Tavsiyeleri ve Örnek Davranışları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.