Peygamber Efendimiz'in Dilencilikle İlgili İkazı

Müslüman, bir mü’min kardeşini meslek sâhibi yapmanın fazîletini idrâk etmelidir. Fakir Müslümanlar da insanlara karşı müstağnî olup Allâh Resûlü’nün gösterdiği istikâmette bir gayretin içinde bulunmalıdırlar.

Bir gün Peygamber Efendimiz’in yanına, Medîneli Müslümanlardan fakir bir adam geldi ve yiyecek bir şeyler istedi.

Allâh Resûlü ona:

“–Senin evinde hiç eşyâ yok mu?” diye sordu.

Adam:

“–Var.” dedi. “Bir kısmıyla örtündüğümüz, bir kısmını yere serdiğimiz bir çul, bir de su kabımız var.”

Resûl-i Ekrem:

“–Onları bana getir!” buyurdu. Adam çul ile su kabını getirdi. Peygamber Efendimiz onları eline aldı ve etrafındakilere:

“–Bunları kim satın almak ister?” diye sordu.

Sahâbîlerden biri, onlara bir dirhem vereceğini söyledi. Hazret-i Peygamber:

“–Artıran yok mu?” diye birkaç defa seslendi ve iki dirhem veren sahâbîye onları sattı. Parayı fakir sahâbîye uzatarak:

“–Bunun bir dirhemiyle âilene yiyecek al. Kalan parayla da bir balta satın alıp bana getir!” buyurdu.

Adamın getirdiği baltaya, Efendimiz kendi elleriyle bir sap taktı ve ona şunları söyledi:

“–Haydi şimdi git; bununla odun kes ve sat! On beş gün çalış; ondan sonra yanıma gel!”

Fakir adam on beş gün sonra Efendimiz’in yanına geldi. On dirhem kazanmış, bu parayla kendine ve âilesine elbise ve yiyecek almıştı.

Peygamber Efendimiz buna çok sevindi ve şunları söyledi:

“–Dilenciliğin, Kıyâmet günü yüzünde bir leke gibi görünmesindense, böylesi senin için daha hayırlıdır...” (Ebû Dâvûd, Zekât, 26/1641; İbn-i Mâce, Ticârât, 25)

Müslüman, bir mü’min kardeşini meslek sâhibi yapmanın fazîletini idrâk etmelidir. Fakir Müslümanlar da insanlara karşı müstağnî olup Allâh Resûlü’nün gösterdiği istikâmette bir gayretin içinde bulunmalıdırlar.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.