Peygamber Efendimiz'e Îman Şart mı?

Peygamber Efendimiz'in risâletini tasdik etmeksizin cehennemden kurtuluşun mümkün olmadığı katʻî naslarla sabit ve malumdur.

Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Allah’a ve Rasûlü’ne iman edin! Sizi, üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı şeylerden infâk edin! Sizden iman edip de (Allah rızası için)infâk edenler var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vardır.” (el-Hadîd, 7)

“Allah’a ve peygamberlerine iman edenler, (evet) işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nûrları vardır. İnkâr edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.” (el-Hadîd, 19)

“Rabbinizden bir mağfirete; Allah’a ve peygamberlerine iman denler için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşun, bunlar için yarışın! İşte bu, Allah’ın lütfudur ki onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.” (el-Hadîd, 21)

“Kim Rasûl’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik!” (Nisâ, 80)

(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tâbî olunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece affedici ve merhamet sahibidir.” (Âl-i İmrân, 31)

“De ki: Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.” (Âl-i İmrân, 32)

Cenâb-ı Hak, ayırım yapmadan bütün peygamberlere îman etmeyi şart koşmuştur:

“Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip «Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız» diyenler ve iman ile küfür arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; işte onlar gerçek kâfirlerin tâ kendileridir. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.” (en-Nisâ, 150-151)

HADİS-İ ŞERİFLERİ TASDİK EDEN ÂYETLER

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:

“Muhammed’in nefsini kudret eliyle tutan zâta yemîn ederim ki, bu ümmetten her kim -yahudî olsun, hristiyan olsun- beni işitir, sonra da bana gönderilenlere (risâletime) inanmadan ölecek olursa mutlaka cehennem ehlinden olacaktır.” (Müslim, İman, 240)

Saîd bin Cübeyr (r.a) şöyle der:

“Bana Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’den sahih olarak bir hadîs-i şerîf ulaştığında onun tasdikini mutlaka Kur’ân-ı Kerîm’de bulmuşumdur. Şu hadîs-i şerifi okuyunca:

“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu ümmetten, yahudi veya hristiyan olsun, her kim beni işitir de risâletime îmân etmeden ölürse mutlaka Cehennem ehlinden olur.” (Müslim, Îmân, 240)

«‒Acaba bu mânâ Kur’ân-ı Kerîm’in neresinde geçiyor?» diye düşündüm. Şu âyet-i kerimeye gelince aynı şeyi ifâde ettiğini anladım:

«…Milletlerden hangisi onu (Kur’ân’ı veya Rasûlullah’ı) inkâr ederse işte cehennem ateşi onun varacağı yerdir. Bundan şüphen olmasın! Zira bu, senin Rabbin tarafından bildirilmiş bir hakîkattır; fakat insanların çoğu inanmazlar» (Hûd, 17. Krş. Bakara, 121).” (Taberî, Tefsîr, XV, 279 [Hûd, 17]. Krş. Heysemi, VIII, 261-262)

***

Ebû Hüreyre (r.a) şöyle anlatmaktadır:

“Biz Rasûlullah (s.a.v) ile beraber bir seferde idik. Derken bir ara askerlerin azığı tükendi. Bineklerinden bazısını kesmek istediler. Hz. Ömer (r.a):

«−Ey Allah’ın Rasûlü! Ben cemaatin geri kalan yiyeceklerini toplasam da siz onlar üzerine, bereketlenmeleri için dua ediverseniz daha iyi olmaz mı?» dedi. Efendimiz de öyle yaptı. Buğdayı olan buğdayını, hurması olan hurmasını, hurma çekirdeği olan da çekirdeğini getirdi.”

Orada bulunanlar, Ebû Hüreyre Hazretleri’ne büyük bir hayretle:

“−Çekirdekle ne yapıyorlardı?” diye sordular. O mübârek sahâbî:

“−İnsanlar yiyecek bir şey bulamadıkları için onu emiyor, üzerine de su içiyorlardı” dedi ve hâdisenin devamını şöyle anlattı:

“Rasûlullah (s.a.v) dua buyurdu. Yiyecekler öylesine bereketlendi ki herkes kaplarını doldurdu. Hz. Peygamber (s.a.v) bu ilâhî ikram karşısında:

«Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur ve ben O’nun Rasûlü’yüm. Bu iki hususta şüpheye düşmeden Allah’a kavuşan kimse Cennet’e gidecektir» buyurdu.” (Müslim, İman, 44)

***

Bir gün Hz. Ömer (r.a), elinde bir kısım Tevrât sayfaları ile Peygamber Efendimiz’e gelip:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Bunlar Tevrat’tan bazı kısımlar. Onları Zurayk Oğulları’na mensup bir arkadaşımdan aldım” dedi.

Peygamber Efendimiz’in yüzünün rengi birden değişiverdi. Bunun üzerine Abdullah bin Zeyd (r.a), Hz. Ömer’e:

“–Allah senin aklını başından mı aldı? Rasûlullah’ın yüzü ne hâle geldi, görmüyor musun?” dedi.

Hatâsını anlayan Hz. Ömer (r.a) hemen:

“–Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, peygamber olarak Muhammed (s.a.v)’den, önder olarak Kur’ân’dan râzı olduk” dedi.

Bunun üzerine Allah Rasûlü’nün yüzünde güller açtı, üzüntüsü gitti. Sonra da şöyle buyurdu:

“–Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer Mûsâ (a.s) aranızda olup da ona uyarak beni terk etseydiniz, derin bir dalâlete düşmüş olurdunuz. Siz ümmetler içinde benim nasîbimsiniz, ben de peygamberler içinde sizin nasîbinizim.” (Heysemî, I, 174)

Kaynak: www.kuranvesunnetyolunda.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Bu sohbet yazısı Osman Nuri Topbaş hocamıza mı ait? En altta kaynak belirtilmemiş!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.