Peygamber Efendimiz Nasıl Konuşurdu?

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz nasıl konuşurdu? Peygamberimizin (s.a.s.) konuşması ve konuşma adabı.

Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- insanların en fasih, veciz ve hikmetli konuşanı, en özlü söz söyleyeni ve merâmını en doğru şekilde ifâde edeni idi.

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN KONUŞMA ADABI

Ebedî saâdet rehberimiz ve emsâlsiz örnek şahsiyet Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- zarûret olmaksızın ve sevâbını umduğu meseleler hâricinde konuşmazdı. Konuşması Müslümanlara faydalı olacak, onları birbirine ısındıracak, aralarındaki tefrikayı ve soğukluğu giderecekse konuşurdu. Konuşma hâlinin zikir olmasına dikkat ederdi. Yüksek sesle konuştuğu aslâ görülmezdi. Kısa ve özlü konuşur, sözü lüzumsuz yere uzatmazdı.

HUTBELERİNİ KISA TUTARDI

Cuma ve bayram hutbelerini de ölçülü tutar, ne çok uzatır, ne de anlaşılmayacak derecede kısaltırdı. Bu sebeple, kendisini dinleyenler, son derece canlı ve uyanık olur, sanki başlarında bir kuş varmış da kıpırdasalar uçuverecekmiş gibi huzur ve heyecan hâlinde bulunurlardı. Efendimiz’in mübârek ağzından çıkan nasihatleri tefekkür ve idrâk eder, hattâ ezberleyip birbirlerine tekrar ederlerdi.

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN ÜSLUBU

Allah Resûlü, az sözle çok şey ifâde etme (cevâmiü’l-kelim) üslûbunu tercih ederdi. Ancak bunu yaparken, insanların anlama kâbiliyetini mutlaka hesâba katardı. Anlaşılmayacak şeyler söylemezdi. Herkes söylenenden ders alırdı.

Konuşması son derece tatlı ve gönül okşayıcı, kelimeleri net, ne fazla ne de eksik idi. Tane tane konuşur, her cümlesi, dinleyenler tarafından rahatça anlaşılırdı.

“KONUŞMASINI ÜÇ DEFA TEKRARLARDI”

Enes -radıyallâhu anh-’ın haber verdiğine göre; Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sözünün iyi anlaşılması için konuşmasını üç defâ tekrarlardı. Bir topluluğun yanına varıp onları selâmlayacağı zaman, üç defâ selâm verirdi. (Buhârî, İlim 30, İsti’zân 13)

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN KONUŞMASI

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- şöyle der:

“Resûlullah’ın konuşması, herkesin anlayacağı şekilde açık ve netti.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 18/4839)

“Resûlullah sizin yaptığınız gibi çabuk çabuk konuşarak sözlerini arka arkaya sıralamazdı.” (Buhârî, Menâkıb, 23)

İnsanları hayra dâvet ederken ve onlara İslâm’ı tebliğ ederken güzel öğütlerle, hikmetli söz ve misâllerle konuşmak, Peygamber Efendimiz’in üslûbu idi. Bütün insanları kuşatan engin merhametiyle O, iyilik, hidâyet, kurtuluş, fazîlet ve insanlık adına, tatlı tatlı, ağır ağır yağan yağmur gibi, gönülleri yeşertirdi.

Fahr-i Kâinât Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- koyduğu kâideleri en açık delillerle sağlamlaştırır, en özlü hikmetlerle açıklardı. Bir suâl tevcih edildiğinde, verdiği cevap çok net olur, kendisiyle mücâdele edildiğinde, getirdiği deliller sapasağlam ve açık olurdu.

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN ŞAKALARI NASILDI?

Resûlullah -aleyhissalâtü vesselâm- şakalaşırdı; fakat şakalarında ne bir aşırılık ne de hakîkat dışı bir beyân olurdu. Biriy­le konuştuğunda, yalnız başıyla değil bütün vücuduyla ona yönelirdi.

Hâsılı O, insanların en fasih, veciz ve hikmetli konuşanı, en özlü söz söyleyeni ve merâmını en doğru şekilde ifâde edeni idi.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MÜSLÜMANIN KONUŞMA ÜSLUBU NASIL OLMALI?

Müslümanın Konuşma Üslubu Nasıl Olmalı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.