Osmanlı'yı Yıkan Güç!

Sultan II. Abdülhamid Han, Hareket Ordusu'nun İstanbul'a gelerek kendisini tahttan indirmesinin ardından İttihat ve Terakkî’nin yaptığı yağma, zulüm, haksızlık ve benzeri aşırı derecede menfaatperestliğini görenler “ne bekledik, ne bulduk” dercesine yaşadıklarını anlatarak bir dönemin menfi hasletlerini âdeta dile getirmişlerdir. 

Hal’ edilmesinin hemen ardından Sultan, kasten bir yahûdî muhîti olan Selânik’e gönderilip orada zengin bir yahûdî âile olan Alâtini Biraderler’in köşküne hapsedildi. Burada sıradan bir adama bile revâ görülmeyecek zulüm ve baskılar altında tutuldu. Çoluk-çocuk bütün âile efrâdı günlerce aç bırakıldı. “Şahsî mülkler”i millîleştirildiği(!) gibi, menkul serveti de tamamen elinden alındı. Hareket Ordusu İstanbul’a geldiğinde Pâdişâh’ın tahttan indirilmesiyle birlikte Yıldız Sarayı’nı tamamen yağmalayarak zenginleşmiş bulunan subaylar, bir de bu sürgün hâdisesinden sonraki yağma ile “orduya hediye”(!) adı altında büyük bir servete kondular.

Takriben on yıl sonra Sultan Vahidüddîn merhûmun tâlimatı ile yapılan tahkîkatta ortaya çıkan tablo yüz kızartıcıdır:

Yağmacı ve hırsızların listesi, Hareket Ordusu kumandanı Mahmud Şevket Paşa’dan başlayarak en küçük zâbite kadar büyük bir yekûn teşkil etmiş, fakat o buhranlı zamanda bu hıyânetin hesâbını sormak -maalesef- mümkün olmamıştır.

Koyu bir Abdülhamîd aleyhtarı olan şâir Tevfik Fikret bile, mensubu bulunduğu İttihat ve Terakkî’nin yaptığı yağma, zulüm, haksızlık ve benzeri aşırı derecede menfaatperestlikler karşısında kendisinin her türlü menfî hasletlerine rağmen yine de vicdanı rahatsız olmuş olacak ki, “ne bekledik, ne bulduk” dercesine şu şiiri yazmak durumunda kalmıştır:

Bu sofracık efendiler, -ki iltikàma muntazır

Huzûrunuzda titriyor- şu milletin hayatıdır;

Şu milletin ki muzdarip, şu milletin ki muhtazır!

Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun, hapır hapır...

Yiyin efendiler yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Efendiler! Pek açsınız, bu çehrenizde bellidir;

Yiyin, yemezseniz bugün yarın kalır mı, kimbilir?

Şu nâdi-i niâm, bakın, kudûmunuzla müftehir,

Bu hakkıdır gazânızın, evet, o hak da elde bir!

Yiyin efendiler yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say:

Haseb, neseb, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray,

Bütün sizin efendiler; konak, saray, gelin, alay;

Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...

Yiyin efendiler yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

......

Bugünkü mîdeler kavî, bugünkü çorbalar sıcak,

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...

Yiyin efendiler yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

Bu şiir, İttihat ve Terakkî kadrosunun, milleti ve memleketi nasıl da ürpertici bir sûrette yağmaladığı husûsunda yine kendi içlerinden bir kimse tarafından ortaya konulan ibretli bir tablodan ibarettir.

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.