Osmanlıyı Ayakta Tutan Şey Neydi?

Ecdâdımız Osmanlı’yı asırlarca ayakta tutan en sağlam temellerden biri genç nesillerini, îman aşk ve vecdi ile donatmaları olmuştur. Bilhassa geleceğin sultânı olacak şehzâdeler, husûsî bir eğitime tâbî tutulmuştur. 

Gençlik, milletlerin hayatında son derece ehemmiyetli bir yere sahiptir. Zira gençlik, her milletin istikbâli ve en mühim güç kaynağıdır. Kendi istikbâlini teminat altına almak, millî ve mânevî değerlerini muhâfaza etmek isteyen her toplum, gençlerine ehemmiyet vermelidir. Onları bilgili, görgülü ve üstün karakter sahibi nesiller olarak yetiştirmelidir. Ancak böyle milletler, istikbâle ümitle bakabilirler. Bunun aksine, genç nesillerini ihmâl eden, tâlim ve terbiyelerine ehemmiyet vermeyen, onların sadece aklını ve bedenini besleyip gönlünü, rûhunu aç bırakan milletler ise kan ve gözyaşlarıyla târih sahnesinden silinip giderler.

Pakistanʼın mânevî mimarı Muhammed İkbâl der ki:

“Ey basîretli insan, bir milletin sermayesi para, gümüş, kumaş ve altın değildir. Onun asıl sermayesi, îmanlı, vatanperver, sıhhatli, dinç ve kudretli dimağlara sahip, çok çalışkan, cevvâl ve çevik evlâtlarıdır.”

"OSMANLIYI AYAKTA TUTAN ŞEYLERDEN BİRİ DE İMANLI GENÇLERDİR!"

Târihin şâhitliğiyle sâbittir ki, ecdâdımız Osmanlı’yı asırlarca ayakta tutan en sağlam temellerden biri de, genç nesillerini, îman aşk ve vecdi ile donatmaları olmuştur. Bilhassa geleceğin sultânı olacak şehzâdeler, husûsî bir eğitime tâbî tutulmuştur. Ömürleri cihaddan cihâda koşmakla geçen sultanlar,  şehzâdelerini karşılarına alıp asırlara hükmedecek bir devletin temellerini, onların genç dimağlarına nakış nakış işlemişlerdir.

İşte onlardan biri olan Ertuğrul Gâzî, genç oğlu Osman’a şu nasihatlerde bulunmuştur:

“Bak oğul! Beni incit, Şeyh Edebali’yi incitme! O, bizim aşîretimizin mâneviyat güneşidir. Terazisi dirhem şaşmaz! Bana karşı gel, ona karşı gelme! Bana karşı gelirsen üzülür, incinirim; Ona karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz olur, baksa da görmez olur! Sözümüz Edebali için değil, senceğiz içindir! Bu dediklerimi vasiyetim say!..”

Bu nasihatlere gönül vererek büyüyen bir gencin istikbâlini tahmin etmek güç olmasa gerektir. Nitekim o genç, dört yüz atlıdan ibâret bir beylikten,  -Allâh’ın lûtfuyla- muhteşem bir cihan devleti kurmuştur.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hakk'a Adanmış Gençlik, Genç Kitaplığı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.