Osman Nûri Topbaş Hocaefendi'den Önemli Açıklama

Son zamanlarda şahsım hakkında yapılan bir takım aşırı iltifatlarla dolu, şiir ve ilâhilerle süslenmiş, çeşitli resim, slayt ve videolar internette yayınlanıp, yayılmaktadır. İyi niyetle de yapılmış olsa bu tür aşırı iltifat ihtiva eden yayınları aslâ tasvip etmediğimin, bunlara hiçbir şekilde izin ve rızam olmadığının, o yayınlarda ifade edilen aşırı yüceltmelerle uzaktan-yakından bir alâkamın bulunmadığının, siz kardeşlerim tarafından bilinmesini arzu ederim.

Ne İslâm ahlâkının ne de tasavvufî âdâbın hiçbir şekilde tasvip etmeyeceği; gurur, kibir ve şöhrete zemin hazırlayan ve reklâm edercesine yapılan bu tür övgü ve yüceltmelerden rahatsız olduğumu, Kurʼân ve Sünnet ölçüleri dışına taşan her şey gibi şahsıma gösterilen “aşırı muhabbet ve hürmeti” de son derece mahzurlu bulduğumu, tekrar ve açıkça ilan ederim.

Bu tip yayınların yapılmamasını, yapılmış olanların da en kısa zamanda yayından kaldırılmasını hâssaten rica ederim.

En büyük rehberimiz ve mürşidimiz Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kâinâtın medâr-ı iftihârı olmasına rağmen “Lâ fahra/övünmek yok” buyururken, Oʼnun âciz bir ümmeti olmaya gayret eden bizler de lâyık olmadığımız bu nevî iltifatlardan Cenâb-ı Hakkʼa sığınırız.

Ayrıca çeşitli ders, seminer ve sohbetler vesilesiyle şahsımdan nakledilenleri kendilerinin anlamak istedikleri şekilde yansıtıp sonra da şahsıma izafe edildiğine de zaman zaman şâhit olmaktayız. Bunun yanında, haberimiz ve iznimiz olmadan adımıza internet siteleri ve hesapları açılarak buralardan kontrolsüz birtakım yayınlar yapıldığını da üzülerek görmekteyiz. Biz bu yayınlardan da tamamen uzağız. Bu tür yayınlar, yolumuzun istikâmetine de zarar verebileceği için bunun vebâlini düşünerek dikkatli olunmasını ricâ ederim.

İlgi duyanlar için internette şahsımla ilgili resmi site ve adreslerimin bulunduğunu hatırlatır (www.osmannuritopbas.com, www.facebook.com/OsmanNuriTopbas, www.twitter.com/osmannuritopbas), bunlar dışındaki kaynaklarda yayınlanan şahsımla ilgili beyanlara ihtiyatla yaklaşılmasını ve ancak kendi resmî internet adreslerimden yayınlanan beyanlara îtibar olunmasını ricâ ederim.

Diğer taraftan, mensubu bulunduğu mânevî yola duyduğu muhabbette aşırıya kaçarak “kendi yolunun en günahkârının bile o yola mensup olmayan kırk kişiye şefaat edeceği, âhirette kendi mürşidinin eteğine tutunanların doğrudan Cennete gidecekleri” şeklinde, şerʼî esaslarla aslâ telif edilemeyecek tarzda, asılsız, mesnedsiz, hezeyana dönüşmüş heyecan taşkınlıklarına da -az da olsa- maalesef rastlamaktayız.

Evvelâ şunu ifâde edelim ki şefaat haktır. Rabb'imiz dilerse, dilediği kullarına bu salâhiyeti bahşedebilir. Lâkin kimin kime şefaat edeceği, ancak Rabb'imizʼin bileceği bir husustur. Âyet-i kerîmede buyrulduğu üzere;

“…İzni olmadan Oʼnun katında kim şefaat edebilir?..” (el-Bakara, 255)

Dolayısıyla sâlih kullara duyduğumuz hürmet, muhabbet ve hüsn-i zannı, şerʼî bir nass katʼiyyetinde görmek, kişiye mânen zarar vermekten başka bir şeye yaramaz.

Unutmayalım ki bu imtihan âlemine hiçbirimiz birbirimize karşı övünmek için gelmedik. Cenâb-ı Hak, râzı olduğu kullarının vasıflarını beyân ederken;

“Rahmânʼın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzû ile yürürler...” (el-Furkân, 63) buyurmaktadır.

Bir başka âyet-i kerîmede de;

“Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma!..”(el-İsrâ, 37) îkâzında bulunmaktadır.

Hepimiz; hiçlik, yokluk, fânîlik ve acziyetimizi idrâk ederek Rabb'imizʼe kulluğumuzu izhâr etmek üzere bu dünyaya gönderildik. Bu fânî âlemde en büyük pâye, Hakkʼa kul olabilmektir. Hepimiz, hatâsıyla-sevâbıyla, âciz birer kuluz. Âkıbetimiz hakkında da elimizden gelen bütün gayreti gösterdikten sonra, yalnızca Rabb'imizʼin rahmet, mağfiret, lûtuf ve inâyetine sığınırız.

Bu hususta, asr-ı saâdette yaşanmış şu hâdiseden çıkan dersi, hepimiz mühim bir hayat düsturu edinmeliyiz:

Sahâbenin meşhur zâhid ve âbidlerinden biri olan Osman bin Maz’ûn -radıyallâhu anh-, Medîne’de Ümmü’l-Alâ isminde bir kadının evinde vefât etmişti. Bu kadın:

“–Ey Osman, şehâdet ederim ki şu anda Allah Teâlâ sana ikrâm etmektedir.” dedi.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz müdâhale ederek:

“–Allâh’ın ona ikram ettiğini nereden biliyorsun?” buyurdu. Kadın:

“–Bilmiyorum vallâhi!” deyince Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“–Bakın, Osman vefât etmiştir. Ben şahsen onun için Allah’tan hayır ümîd etmekteyim. Fakat ben peygamber olduğum hâlde, bana ve size ne yapılacağını (yani başımızdan ne gibi hâller geçeceğini) bilmiyorum.”

Ümmü’l-Alâ der ki:

“Vallâhi, bu hâdiseden sonra hiç kimse(nin hâli ve istikbâli) hakkında bir şey söylemedim.” (Buhârî, Tâbîr, 27)

Bizler de dâimâ acziyetimizi îtiraf ederek Yûsuf -aleyhisselâm-ʼın şu duâsıyla Rabbimizʼin rahmetine ilticâ etmeliyiz:

ayet

“…(Ey Rabbim!) Beni müslüman olarak vefât ettir ve beni sâlihler arasına kat!” (Yûsuf, 101)

Cenâb-ı Hak lûtf u keremiyle âkıbetimizi hayreylesin.

Âmîn!..

Osman Nûri TOPBAŞ

Kaynak: http://www.osmannuritopbas.com/kiymetli-kardeslerimiz-ve-evlatlarimizin-dikkatine.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Osman Nuri Topbaş'ın yaptığı hizmet tamamen Allah'ın rızasına ulaşmak içindir. Sınıf arkadaşı olduğumuz için öğrenciliğindeki o temiz ruhunu derslerinde ve yazılarında yansıttığını görmekten son derece mutluyum. Hizmetinin uzun yıllar daha sürmesini dilerim Allah'tan. Biz ise din öğreticiliği görevimizi meslek olarak seçenleriz. Bu ise beni yıllardır üzen bir durumdur. Bir yazımda da "keşke başka bir meslek seçseydim de din hizmeti görevimi Allah rızası için yapmış olsaydım, para karşılığı din öğretme duygusu altında hep ezildim" şeklinde duygularımı dile getirmiştim. Yine bu duygularla Osman Nuri dostuma daha uzun yıllar hizmet etmesi için Allah'tan uzun ömürler diliyorum. Aynı zamanda Abidin Topbaş dostumuza da sevgi ve saygı ile selam.

    üstadımız ne söylemiş ise güzel söylemiş bize uymak yakışır

    Selamün aleyküm.Hocamız söylenmesi gerekeni söylemiş.bunun üzerine konuşmak haddimiz değil.belki iyi niyetle yapılsada bazı paylaşımlar uygun görülmediği aşikar.Ehli varken daha fazla konuşmak ta yersiz.Allah bizi sevdiklerini üzemekten muhafaza etsin.

    Bu açıklama Kendine yakışır şekilde ve gereksiz hurafelerin şahsından habersiz yapıldığının ispatı olmuş ve benimde duyup acaba yolmu yanlış düşüncelerine kapıldığım anların İHVAN adın da aşırıya kaçan arkadaşlarımızın birer mübalası olduğu gerçeğini anlamama yaradı, Tasavvuf karşıtı kişilerede en azından bizim için bir dayanak ve savunma yolu oldu... ALLAH C.C. sizden ve tüm İSLAM aleminden razı olsun...

    Osman Nuri Topbaş Hocaefendi'nin - ki edinmiş olduğum bazı kitaplarını şevkle okumaya çalışır, üslubunu çok beğenirim- yaptığı ihtar mahiyetindeki hüsn-ü niyyetli -amiyane tabirimi mazur görün- kulak çekme işlemini, acizane, lâyık olamasam da benim de feyz almağa çalıştığım Nakşibendiyyenin bir diğer kolu (ve hatta mümkünse diğer kolları da) yapmalıdır. Bizim resmi web sitemiz var mıdır bilmiyorum, fakat biz bu yolda yeniyiz ve kafa karıştıracak bazı sözler duyuyoruz internetteki sohbet videolarında... Ben bu yolda hem yeniyim, hem cahilim, hem de gencim. Benim kafam karışıksa, bu manevi yola, tasfiye-i kalb ve tezkiye-i nefse hiç aşina olmayanların durumu ne olur bir tefekkür etmek lazım? Şemseddin Bektaşoğlu ve Dursun Ali Erzincanlı Beyleri sık sık takip etmesem de hürmete şayan insanlardır lakin ekran önünde "Zaten sizi bir saniye size bıraksak, ayakta duramazsınız" gibi tevile muhtaç sözler söylenmesi doğru değildir. Bence bu duruma dair bir açıklama yapmalılar. Zira internette insanlar birbirinin kalbini kırıyor, birbirine sövüyor. Ya da açıklama yapmayacaklarsa eğer Osman Nuri Topbaş Bey'in yaptığı gibi, o videoları hep sildirsinler, zira ben şahsen rahatsız oluyorum. Mürşidimin web sitesi olsun ama sadece onun açıklamalarını okuyayım, başkalarının ne dediği bizi ilgilendirmez. İnsanları tarikattan soğutmamak lazım. Çünkü, çok cahil bir toplumuz, henüz değil irfanı, ilmi dahi layıkıyla elde edemedik...

    Hocam açıklama çok iyi olmuş. ALLAH (C.C.) SİZDEN RAZI OLSUN.

    Allah razı olsun güzel insan... Ümit var olmamız için daha çok sebepler var... ELHAMDÜLİLLAH

    Mahfiyet ve mahviyet eri, büyük sultan...

    Peki bu açıklama neden osmannuritopbas.com da yok

    • http://www.osmannuritopbas.com/kiymetli-kardeslerimiz-ve-evlatlarimizin-dikkatine.html

    • yazı nerdeymiş oku bakalım https://www.facebook.com/OsmanNuriTopbas?fref=ts

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.