Ortadoğu’da Haritalar Yeniden Çiziliyor

Doğusundan, batısına dünya krizler çağını yaşıyor adeta. Asya, Avrupa, Amerika ve Ortadoğu, neredeyse dünyanın dört bir tarafında gerilimler hâkim. 

-Kuzey Kore’nin şaka gibi lideri Kim’in nükleer denemeleri yüzünden Asya, diken üstünde.  Bölge, nükleer bir felakete doğru sürüklenme tehdidi altında.

-Çin’in gölgesi altındaki Myan­mar’da, İslam dünyasının utandıran sessizliğinde, Müslüman kıyımı sürüyor. BM kayıtlarına “Dünyanın en çok zulüm gören halkı” olarak giren Arakanlı Müslümanlar kan ağlamaya devam ediyor.

-Terör eylemleri Avrupa’nın yakasını bırakmıyor. Gün geçmiyor ki Batı başkentleri bir terör eylemine uyanmasın. Terör eylemleri Batı kamuoylarına korku salarken, buna paralel yabancı düşmanlığı, İslamofobi, ırkçılık tüm Avrupa genelinde kök salmaya devam ediyor.

-Ve birçok krizin merkezindeki Ortadoğu, tarihinin belki de en sancılı günlerini yaşıyor. Kendi içindeki mezhebi, etnik ve ideolojik ihtilaflar derinleştikçe derinleşiyor. Kardeşler birbirini alt etmek için kadim düşmanlarıyla müttefik haline gelirken, kadim düşmanlar fitne tohumlarıyla bölgenin altını oymaya devam ediyor. Ortadoğu’da haritalar yeniden çizilmeye hazırlanıyor.

Evet, bir ucundan diğer ucuna krizlere boğulmuş dünyayı neler bekliyor? Bu sorunun cevabını arıyor dünya.  Muhtemel cevaplar ise hiç de umut verici değil.

Ortadoğu’nun bu anlamda en umutsuz bölge olduğunu söylemek mümkün. Krizler coğrafyasında sancı birden fazla, büyük ve çetrefilli. Bu satırlar yazıldığı günlerde Ortadoğu ve dünya gündeminin odağındaki konu, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bağımsızlık referandumunun gerçekleşip, gerçekleşmeyeceği ve bu referandumunun ne getirip ne götüreceğiydi.

Soru-cevaplarla IKBY’nin referandumun kararını, gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi halindeki muhtemel sonuçlarını analiz etmeye çalışalım.

BARZANİ SİYASİ İNTİHARI MI SEÇTİ?

Mesut Barzani liderliğindeki Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) referandum kararına İsrail dışında destek veren ülke olmadı. Hem içeriden hem dışarıdan gelen referandumun ertelemesi talepleri karşısında Barzani, “Bu referandumu bu zamana kadar ertelememiz bile bir hataydı” dedi. Barzani’nin, Türkiye’yi, İran’ı Amerika’yı hatta içerideki pek çok siyasi çevreyi karşısına alarak referandum konusundaki ısrarını sürdürmesi siyasi intihar olarak yorumlandı kimi çevrelerde.

Peki Barzani ifade edildiği gibi neden intiharı seçti? Bu noktada iç ve dış dinamiklerden söz etmek mümkün. İçeride sıkışan Barzani, referandum kartını kullanarak içeride elini güçlendirmeye çalıştı. Referandum rüzgarıyla Kasım ayında gerçekleşecek başkanlık seçimlerine “milli kahraman” olarak girmek istedi. Referandum kartından vazgeçmek istemiyordu çünkü, geri adım atması, rakiplerinin özellikle ABD’nin yeni Kürt kartı olarak kullandığı PKK’nın elini güçlendirecekti.

Dış dinamikler zaviyesinden bakıldığında ise Ortadoğu haritası yeniden çizilirken, mevcut konjonktürü Kürtler açısından son fırsat olarak görüyordu Barzani. Yıllardır hayalini kurduğu bağımsız bir Kürt devleti için şimdi atılması gereken adımlar atılmazsa, DAİŞ sonrası daha da güçlenecek Bağdat yönetimine karşı bu fırsatı bir daha bulamayabilirdi.

NEDEN İSRAİL TEK BAŞINA REFERANDUMU DESTEKLİYOR?

Bağımsız Kürdistan’ı sadece İsrail istiyor demek doğru değil aslında. Başta ABD olmak üzere referanduma karşı olan Batılı ülkeler bizatihi referanduma değil zamanlamasına karşılar. İsrail ise Barzani gibi bu fırsatın zayi olacağı endişesiyle hareket ediyor.

İsrail, Irak’ın ve Suriye’nin parçalanarak bir Kürt devletinin kurulmasını istiyor, çünkü muhtemel bir Kürt devleti, İsrail ile İran arasına girmiş olacak. Bir anlamda İran tehdidine karşı İsrail’in ön karakolu vazifesi görecek. Bunun için Bağdat yönetimi “ikinci bir İsrail’in kurulmasına izin vermeyeceğiz” diyor.

Muhtemel Kürt devletinin İran’ın, Suriye ve Lübnan üzerindeki etkisini azaltacağı hatta sıfırlayacağı öngörülüyor. Hele Akdeniz’e ulaşmış bir Kürt devleti, Türkiye ve İran’ın iç dengelerini bozacak. Artan ‎gerilimle birlikte bölge etnik çatışma arenasına dönüşecek. Sonuçta Ortadoğu’nun parçalı ‎yapısı daha parçalı hale gelecek.  Bu da İsrail’in bölge siyasetine muarız cepheyi daha da ‎zayıflatacak. Yani, bir Kürt devleti kurulması süreci ve sonrasının ortaya çıkartacağı sonuçlar İsrail’in stratejik çıkarlarına denk düşüyor.

ARAP ÜLKELERİ BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİNİ DESTEKLİYOR MU? 

Suudi Arabistan, Irak’ta yapılması planlanan bağımsızlık referandumunu resmen ‎desteklemedi, fakat Suudi yetkililerin, bağımsız bir Kürdistan’ın Suudi Arabistan’ın işine geleceğini dillendirdikleri biliniyor.

Sadece Suudi Arabistan değil bölgede bir Kürt devletinin kurulması, hem Türkiye hem de İran’a etnik ve ideolojik gerekçelerle hasmane nazarla bakan, BAE ve Mısır gibi kimi Arap ülkelerinin de arzu ettiği bir durum aslında. Bir Kürt devletinin, Türk siyasetçileri Ortadoğu’ya yönelik “Yeni Osmanlıcılık rüyasından” uyandıracağını  da ileri sürüyorlar.

Bir Kürt devleti, İran’ın mezhepçi politikalarının önüne geçmek için de çare olarak görülüyor Arap ülkeleri nazarında. Kürt siyaset uzmanı Sıddık Hasan Şükrü, “İsrail ve Suudi Arabistan, IŞİD sorunu çözüldükten sonra Şiilerle Kürtler arasında çatışma istiyor” diyor mesela. Ona göre İran sınırına yakın ve İran’daki Kürt ‎bölgelerindeki istikrarı bozabilecek böyle bir çatışma hem Tel Aviv, hem de Riyad’ın işine ‎yarayacak çünkü. Yani, İsrail ve kimi Arap ülkelerinden bir Kürt devletinin kurulması yönündeki istekler, Kürtler için değil kendi stratejik çıkarlarına denk düştüğü için.

KUZEY IRAK’I NELER BEKLİYOR?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Barzani yönetimine “Referandum konusunda ısrarını sürdürürse IKBY’yi elindeki imkanlardan da edecek bir sürecin önünü açabilirsiniz” uyarısında bulunmuştu BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada.

IKBY yönetimi gerçekten şimdiye kadar elde ettiği imkanları kaybetme ile karşı karşıya kalabilir. Peşmerge’nin maaşlarını borçla ödeyen IKBY ekonomisinin, Türkiye ve İran’ın ablukasıyla felç olacağı kaçınılmaz görülüyor. Dahası, İran kontrolündeki Haşdi Şabii milisleri adına yapılan açıklamalarda referandumun yapılması halinde, savaşın “kaçınılmaz” ‎‎olacağı uyarısında bulunuyor. Tartışmalı Kerkük şimdiden istim üstünde. Bu noktada, parçalı yapısı ve parti sadakatine sahip Peşmergenin askeri yeterliliğinin DEAŞ karşısında test edildiği ve pek de cesaret verici sonuçlar elde edilmediği hatırlatılarak, Haşdi Şabi destekli Bağdat yönetimi karşısında IKBY’nin Peşmergesi’nin kaybeden taraf olacağı vurgulanıyor.

Sonuç olarak bölge ateş çemberinin kenarında duruyor. Referandum gerçekleşirse gerçekten son derece ürperten risklerle, gerçekleşmemesi halinde ise daha farklı siyasi risklerle yüzleşmek zorunda kalacak bölge ve bölge halkı.

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 380. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.