Örnek Müslüman Nasıl Olunur?

Hakîkî Müslüman âilesini, büyüklerini, yurdunu ve bayrağını sever, insanlara karşı yumuşak davranır ve imkân buldukça herkese yardım eder.

“Gerçekten Allah’ın emrine boyun eğen bütün erkek ve kadınlar (gereği üzere Allah’ı ve peygamberi tasdik eden) mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, ibâdete devam eden erkek ve kadınlar, (iş ve sözlerinde) sâdık erkekler ve kadınlar, sabreden erkekler ve kadınlar, mütevâzı erkekler ve mütevâzı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve kadınlar; çok zikreden erkekler ve kadınlar var ya, Allah bunlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfât hazırlamıştır. (Ahzab Sûresi, 35)

Gönlümüzün surûru Fahr-i Kâinat Efendimiz buyurur:

“Güzel ahlâk, Allah’ın rahmetinden sahibinin boynuna takılmış, ucu meleğin elinde olan bir yulardır. Melek onu hayra çeker, hayır ise onu cennete götürür. Kötü ahlâk ise Allah’ın azabından sahibinin boynuna takılmış bir yulardır ki, ucu şeytanın elindedir. Şeytan onu şerre çeker. Şer ise onu cehenneme sokar.”

HAKÎKÎ MÜSLÜMAN NASIL OLMALI?

Hakîkî Müslüman âilesini, büyüklerini, yurdunu ve bayrağını sever, insanlara karşı yumuşak davranır ve imkân buldukça herkese yardım eder. Annesini, babasını, büyüklerini sayar, küçüklerini sever hiç kimseyi incitmez. Temizliğe son derece dikkat eder (ifrata kaçmamak şartıyla) yediği içtiği, vücudu, eşyaları ve çevresi hep temiz olur.

Hakîkî Müslüman, kul olduğunu bilir ve kulluk vazîfelerini eksiksiz yapmaya uğraşır. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi âhiret için çalışır. Çoluk çocuğunu ahlâklı ve örnek bir Müslüman olarak yetiştirir, onlara Allah sevgisini, peygamber sevgisini, Kur’ân-ı Kerîm okumasını öğretir ve tahsil yaptırır. Yalnız akraba, arkadaş ve komşuları ile değil, bütün insanlarla iyi geçinir ve kendisiyle iyi geçinilir.

Hakîkî Müslüman dininin inceliklerini öğrenir, nîmetlere şükreder, yediği içtiği hep helâldir, kimsenin, malına canına, namusuna, göz dikmez. Hak yemez. Kötülük yapmaz kendisine yapılanlara sabreder. Hele hıyanet nedir bilmez. Haset edici, kıskanç ve kibirli değildir. Bilerek veya bilmeyerek bir günah işlerse hemen tevbe eder. Büyüklerine, ölmüş olan mü’minlere, arkadaşlarına ve çoluk çocuğuna dâimâ dua eder.

Hakîkî Müslüman işlerine son derece dikkatlidir. Zamanını boş geçirmez, çalışır, fakat rızkı Allah Teâlâ’dan bilir. Üzerine aldığı işi zamanında yapar. Kul hakkından çok korkar. Kusurları affeder, sırları ifşâ etmez, gizler. Hiç bir zaman zararlı söz söylemez, yazmaz ve okumaz. Kimse ile münâkaşa etmez ve kalbini kırmaz.

Hakîkî Müslüman her işiyle çevresine örnek olur. Kimse ile alay etmez, yalan söylemez. Fitne çıkarmaktan çok sakınır. Sabırlıdır, sinirlerine hâkimdir. Müslümanın gıybetini yapmaz. Riyâ hatırından bile geçmez. Tatlı dilli, güler yüzlü, sözü ve özü doğrudur. Son derece alçak gönüllü, mütevâzıdır. İffet sahibi, şefkatli, cömert, dürüst ve kibardır.

Hakîkî bir Müslüman, kötü huylardan uzak ve iyi huylara sahip olarak dünyada rahat ve huzur içinde yaşadığı gibi âhirette de sonsuz saâdete erer.

BÜYÜKLERİN NASİHATLERİ

Büyükler buyurmuştur:

Güzel ahlâk, hayâlı, edebli olmak, az konuşmak, eziyetsiz olmak, doğru söylemek, iyilik yapmayı istemek, çok tâat etmek, az kusur yapmak, herkesin iyiliğini istemek, herkes hakkında iyilik yapmak, herkese şefkatli olmak, vakarlı durmak, acele etmemek, kanaat sahibi olmak, şükredici olmak, sabırlı olmak, ince kalbli olmak, yumuşak huylu olmak, eli kısa ve tamahsız olmak, sövmemek, lanet etmemek, gıybet etmemek, söz taşımamak, kötü söz söylememek, aceleci olmamak, kin tutmamak, haset etmemek, alnı açık olmak, tatlı dilli olmak, sevdiğini ve sevmediğini Allah için sevmek ve sevmemektir. (Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-2. s. 199-211)

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Harikulade bir makale, tebrik ederim!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.