Orhan Gazi'nin Çağları Aşan Öğüdü

Ölüm döşeğindeki Sultan'ın zahirde; genç veliahdına, hakikatte ise zamanımızın ve sonrasının bütün Müslüman yöneticilerine, çağları aşan öğüdü... 

Orhan Gazi, 1281 yılında doğdu. Babası Osman Gazi, annesi Kayı aşiretinin ileri gelenlerinden Ömer Bey’in kızı Mal Hatun’du. Orhan Gazi, sarı sakallı, uzunca boylu, mavi gözlüydü. Yumuşak huylu, merhametli, fakir halkı seven, ûlemaya hürmetli, dindar, adalet sahibi, hesabını bilen ve hiçbir zaman telaşa kapılmayan, halka kendisini sevdirmiş bir beydi. Sık sık halkın arasına karışır, onları ziyaret etmekten çok hoşlanırdı.

ORHAN GAZİ'NİN ÇAĞLARI AŞAN ÖĞÜDÜ

Babası Osman Gâzî’den aldığı emâneti, titizlik ve hassâsiyet ile taşıyan Orhan Gâzî, oğlu Süleyman Paşa’nın bir kaza neticesinde vefatından sonra hastalandı. Veliahdlığa oğlu Murâd Bey’i getirdi.

O’na şu nasihatte bulundu: “Oğul, saltanatının ihtişâmına mağrûr olma! Unutma ki, dünyâ Hazret-i Süleyman'a -aleyhisselâm-bile kalmamıştır. O’nun da tahtı, âkıbet vîrân olmuştur. Zîrâ her dünyâ saltanatı fânîdir!. Lakin yaşanan hayat, herkes için büyük bir fırsattır. Allâh yolunda hizmet ve Peygamber'in -sallâllâhü aleyhi ve sellem- şefâatlerine mazhariyet için bu imkân iyi değerlendirilmelidir!. Dünyâya âhıret ölçüsü ile bakarsan, onun, ebedî olan âhıret seâdetini fedâ etmeye değmediğini görürsün!. Oğul! Rumeli Hıristiyanları rahat durmayacaktır! Sen o cânibe yürü! Kostantiniyye’yi ya fethet ya da fethe hazırla! Diğer Türk beyleri ile iyi geçinmeye çalış! Halk bizi istese bile beyler beyliklerinden vazgeçmek istemez! Bir zaman daha giderler. Sonra olmuş bir meyva gibi avucuna düşerler. Anadolu’da gâile çıkmaz ise, Rumeli’de işini rahat halledersin!. Bunun için Anadolu’nun sessizliğini bozmamaya gayret et!

Cennet-mekân babam Osman Gâzî, Söğüt ve Domaniç’den ibaret bir avuç toprağı, kısa zamanda bu siyaset ile güçlü bir beylik yaptı. Biz ise Allâh’ın izni ile beyliği sultanlığa çevirdik. Sen daha öteye götüreceksin! Osmanlı'ya iki kıta üzerinde hükmetmek yetmez! Zira i'la-yı kelimetullah azmi iki kıtaya sığmayacak kadar büyük bir davadır! Selçukluların vârisi biz olduğumuz gibi, Roma’nın da vârisi biziz!..

Oğul! Kur’ân-ı Kerîm’in hükmünden ayrılma! Adâletle hükmet! Gâzîleri gözet! Fakirleri doyur! Dîne hizmet edenlere, bizzat hizmet etmeyi şeref bil!. Zâlimleri cezâlandırmakta gecikme! En kötü adâlet, geç tecellî edendir! Sonunda, hüküm isâbetli dahî olsa, geciken adâlet de bir nevî zulümdür! Oğul! Biz yolun sonuna geldik. Sen ise, başındasın. Cenâb-ı Hakk saltanatını mübârek kılsın!.. Sakın bu geçici mülkte mağrûr olma! Aslâ şerîat yolundan ayrılma! Madem ki saltanat sahibi oldun, o halde memleketinde dâimâ adâletli ol! Âlemin nizâmını böyle te’mîn et ki, saltanatta dâim olasın!”

Hâli, ahlâkı ve örnek şahsiyeti ile tarihin altın sahifelerine eşsiz bir sultan olarak geçen Orhan Gâzî, 1359 yılında vefat etti. Kabr-i şerîfi, Bursa’daki Gümüşlü Kümbet’tedir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriye Osmanlı, Erkam Yayınları, İstanbul, 2005

İslam ve İhsan

ORHAN GAZİ KİMDİR?

Orhan Gazi Kimdir?

ZİRVELERE YÜRÜYEN SULTAN ORHAN GÂZİ

Zirvelere Yürüyen Sultan Orhan Gâzi

SULTAN 1. MURAT KİMDİR?

Sultan 1. Murat Kimdir?

OSMANLI DEVLETİ KISACA

Osmanlı Devleti Kısaca

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.