"Onlar Geceleri Pek Az Uyurlar"

Seherleri ihyâ; Rabbimizʼin özel dâvetine icâbet etmektir. Cenâb-ı Hakk’ın geceye verdiği kıymet ve onun içine yerleştirdiği sırlar, sayısızdır. Geceler mü'minler için müstesna bir ganîmettir.

Bu hususta Rabbimizin:

“Geceye ve gecenin içinde olan şeylere andolsun!” (el-İnşikâk, 17) şeklinde kasem (yemin) buyurmasındaki sır, idrâkimize ve gönlümüze nice hakîkatleri seyrettirmek için açılan ilâhî bir penceredir.

Vahiyler, ekseriyetle gece vakitlerinde gelmiştir. Peygamberliğin ilk müjdeleri olan sâdık rüyâlar, ilham bahşeden gecelerin rûhâniyetinde vukû bulmuştur. Bizlere bir ikram sadedindeki “Rahmânî rüyâ” denilen Levh-i Mahfuz’dan istikbâle akseden parıltılar, feyizli gecelerin sînesinde zuhûr eden hikmetlerdendir. Tüm beşerin, yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Habîbullâh -sallâllahu aleyhi ve sellem-’in ilâhî huzûra kabul edilerek ezelî ve ebedî vuslatın hakîkatine erdiği Mîrac hâdisesindeki “İsrâ”, bir gece yolculuğudur.

GECELER, MÜ'MİNLER İÇİN MÜSTESNÂ BİR GANÎMETTİR

Olgunluğa erişmiş mü’minler için geceler, derûnundaki sükûnet ve feyz dolayısıyla müstesnâ bir ganîmettir. Bu ganîmetin kadrini lâyıkı ile bilenler, bilhassa gece yarısından sonra bütün mahlûkâtın istirâhate çekilerek âlemi derin bir sükûnetin kapladığı hengâmda, duâ, ibâdet ve Hakk’a yanık ilticâların kabûlü için Rablerine teveccüh etmenin feyizli zemînini bulurlar.

Gece vakti her şey sükûna erdiğinden, kâinât kesretten vahdete doğru meyleder. Diğer bir ifadeyle kul, dünyevî meşgalelerin dağınıklığından kurtulur ve Hakk’a doğru yolculuğa teksîf olur. Bu itibarla vahdet ve vuslata ermek isteyenler için bu anlar, bulunmaz fırsat demleridir. Seher vakitleri, Cenâb-ı Hakk’ın kullarına husûsî dâvet anlarıdır. Kulun, Rabbinden gelen bu dâveti nîmet bilmesi ve teşekkürlerle karşılaması îcâb eder.

Seherleri ihyâ etmek, kulun Rabbine duyduğu hâlisâne muhabbet ve tâzîmin bir ifâdesidir. Gece ve seherleri uyanık geçirmek husûsunda Cenâb-ı Hak, gazab-ı ilâhîden sakındıkları  için ebedî nîmetlere mazhar olarak cennette pınar başlarında  dinleneceklerini beyân ile medhettiği bahtiyar kulları hakkında şöyle buyurur:

“Onlar geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfâr ederlerdi.” (ez-Zâriyât, 17-18)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, İmandan İhsana Hak Yolculuğu, Erkam Yayınları

SEHERLER DİRİLİŞTİR

TÖVBEYİ SEHERDE YAPINIZ

SEYR-U SÜLUKTE GECELERİN İHYASI SEHER VAKTİ

SEHER VAKTİ HAZİNESİ

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.