Nasıl Hâfız Olunur?

Hafız nasıl olunur, hafızlık yapanlar için tavsiyeler ve hafızlık teknikleri...

Bu çalışma hıfz öncesi -ezbere hazırlanma dönemi- ve hıfz zamanı olarak iki aşamalı ele alınmalıdır.

Hıfz Öncesi Çalışma:

Kur’an-ı Kerim’i ilk öğretmeye başladığımızda harflerin mahrec ve sıfatlarına riayet ederek elif-ba usulüne uygun şekilde öğretilir.

Kur’an-ı Kerim’e geçildiğinde Fatiha ve (الم) normal olarak okutulur.

(إن الذين كفروا) sayfasına geçilir. Birinci ayet okutulurken (إِنَّ)deki tutma, (الَّذِينَ)deki (ذ) harfinin yerinden okutulması ve meddinin bir elif olması, (كَفَرُوا)daki (ر) kalın, (سَوَآء)deki med ölçüsü, (عَلَيْهِمْ أ)deki izhâr, (ءَ أَنْذَرْتَهُمْ)deki ihfâ (ر) kalın, (أَمْ لَمْ تُ)deki izhârlar, (تُنْذِرْهُمْ)deki ihfâ (ر) ince, (لاَ يُؤْمِ)deki (ء) , (نُونَ)daki vakıf… Bunların hepsine gereken dikkat ve önem gösterilmelidir.

Kur’an-ı Kerim’i yeni okumaya başlayan bir kişinin “Acaba bu Kur’an nasıl oku­nur?” sualine en uygun cevab bu ayette tarif ettiğimiz şekilde bir okuyuşun yapılması olacaktır. İlk kez duyduğu bu uygulama psikolojik olarak ona tesir edecek, böylece bir ayet üzerindeki bu ilk uygulama bütün Kur’an okuyuşuna sirayet ede­cektir. Bu ayet, bu kaideler hazmedilinceye kadar okutulur. Bundan sonraki ayet­lerin okunmasına mümkün olduğu kadar doğru ve sür’atli bir şekilde devam edilir. İki cüz kadar ilerledikten sonra sıfât-ı hurûf ezberletilir. Okuma işi ilerledikçe harf ve kelime tekrarına müsaade edilmeden okuyuş selikası temin edilir. Sıra ile okuma böyle devam ederken hükmü’r-ra, tutmalar, idğâm mea’l-gunne’nin bu­rundan telaffuzu, vakf-ı ızdırârî (nefesin yetmediği yerde durma), ve med ölçülerinin uygulanmasına ihtimam gösterilir. Hatimler, açılan herhangi bir sayfayı yanlışsız olarak azamî iki dakikada okuyuncaya kadar tekrarlanır. Bu çalışmanın sonunda öğrenci bir haftada Kur’an’ı hatmedecek duruma gelmelidir ki çocuk ezberleyeceği Kur’an’ı çok işlek okuyabilmelidir. İşte bu çalışmaya ezber öncesi çalışma denir.

Ezbere Başlama Devri:

Önce ezber denemesi olarak cüz başları dediğimiz, her cüzün son sayfası azamî bir aylık iş günü olarak verilir. Her gün bir sayfa ezberleyemeyen hafız olamaz. Günde birden fazla sayfa ezberleyebilenler tesbit edilir. Denemeden geçirildikten sonra onlara kabiliyetleri nisbetinde sayfa verilir. Eğer böyle yapılmazsa zeki talebelerin bu yetenekleri kullanılmamış olur. Aynı zamanda bu tip çocukları derslerini daha erken bitirecekleri için diğerlerini de meşgul ederler. Modern pedagojinin en son kabul ettiği verimli eğitim- öğretim tekniği de ta­lebenin kapasitesine göre program tatbiki uygulamasıdır.

1. Usûl

Her cüzün son sayfaları ezberlenmek sûretiyle yapılan klasik sistem uygulanır.

Ancak en az günde iki sayfa ezberlemek hedeflenir. Bu hedefi artırmak da bu sistem için uygundur.

Öncelikle bir sayfanın ezberi şu şekildedir:

Hafız adayı sayfayı üçe böler. İlk beş satırı ezberledikten sonra grup arkadaşlarından A şahsına ve B şahsına ayrı ayrı dinlettikten sonra hocaya bu beş satırı yanlışsız dinletmeye gayret eder. Daha sonra ikinci beş satırı da ezberleyip aynı usulle grup arkadaşlarına ayrı ayrı okuduktan sonra hocaya yine yanlışsız bir şekilde dinletir. Bir sonraki aşamada ezberlenen bu on satırı iki grup arkadaşına dinlettikten sonra hocaya okur. Son beş satırda da aynı usûle devam eder. En son tüm sayfayı iki grup arkadaşına okuduktan sonra hocaya dinletir. Beş aşamalı bir şekilde sayfanın ezberini tamamlamış olur.

Mesela günde iki sayfayla başlayan Hafız adayı birinci sayfasını (cüzün son sayfası) bu sistemle ezberledikten sonra aynı aşamalarla ikinci sayfasını da (cüzün 19. sayfası) ezberler ve dinletir. Daha sonra iki sayfayı birlikte sadece hocaya (ezber çalıştığı o gün) yanlışsız bir şekilde dinletir.

(NOT: Diğer devirlerde/dönüşlerde kaç çiğ sayfa ezber yaparsa yapsın ezber çalıştığı gün içerisinde hocaya iki sayfayı birlikte dinletir. Mesela 4 çiğ sayfa ezberleyen hafız adayı, bir ve ikiyi, daha sonra iki ve üçü birlikte daha sonra da üç ve dördü birlikte hocaya dinletir. Ancak ertesi sabah asıl dersini verirken tüm dersi/tüm sayfaları birlikte dinletir.)

Hafız adayı akşam uyumadan önce o günkü çalıştığı dersi/sayfaları (ertesi sabah ders olarak vereceği sayfaları) yanlışsız okuyacak şekilde kendi tekrarını yapar. (Gün içerisinde unutma olabilir.) Sabah erken saatte uyanıp dersini hocaya yanlışsız bir şekilde dinletir.

(NOT: Saat 23:00 ile 02:00 arası uykuda uyumadan önce güzelce tekrar edilen sayfalar zihne iyice yerleşir. Hafız adayı sabah erkenden uyandığında bunu fark edecektir.)

Bu şekilde Hafız adayı otuz cüzün son iki sayfasını aynı usulle devam eder. Ancak verilmiş olan her dersin belli aralıklarla tekrarı vardır. O da şu şekildedir:

Hafız adayı verdiği dersi ertesi gün, bir hafta sonra, iki hafta sonra ve bir ay sonra tekrar dinletecektir.

Mesela 1 Ocak'ta hafızlığa başlayan kişinin tekrarlarını şöylece gösterebiliriz:

1. cüz
2. cüz
3. cüz

   
Ders olarak => 1 Ocak Ders olarak => 2 Ocak Ders olarak => 3 Ocak
İlk tekrar => 2 Ocak İlk tekrar => 3 Ocak İlk tekrar => 4 Ocak
İkinci tekrar => 8 Ocak İkinci tekrar => 9 Ocak İkinci tekrar => 10 Ocak
Üçüncü tekrar => 15 Ocak Üçüncü tekrar => 16 Ocak Üçüncü tekrar => 17 Ocak
Dördüncü tekrar => 30 Ocak Dördüncü tekrar => 31 Ocak Dördüncü tekrar => 1 Şubat

8. cüz

…………………………..

15. cüz

Ders olarak => 8 Ocak ………………………….. Ders olarak => 15 Ocak
İlk tekrar => 9 Ocak ………………………….. İlk tekrar => 16 Ocak
İkinci tekrar => 15 Ocak ………………………….. İkinci tekrar => 22 Ocak
Üçüncü tekrar => 22 Ocak ………………………….. Üçüncü tekrar => 29 Ocak
Dördüncü tekrar => 6 Şubat ………………………….. Dördüncü tekrar => 14 Şubat

Hafız adayı 8 Ocak'ta şu dersleri dinletecek: 22 Ocakta şu dersleri dinletecek:

* 8. cüzü ders olarak * 22. cüz ders olarak

* 7. cüzün birinci tekrarı * 21. cüz birinci tekrarı

* 1. cüzün ikinci tekrarı * 15. cüz ikinci tekrarı

* 8. cüz üçüncü tekrarı

Hafızlığını tamamlayan zât-ı muhterem ilk ayda günde iki cüz ezber vererek 15 günde bir hatim dinletir. Daha sonraki iki sene boyunca günde bir cüz ezbere okuyarak ayda bir hatim dinletir.

2. Usûl

Peygamber -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Kur’ân tâlimindeki metodu, öğretilecek yerleri kısımlara ayırmaktı. Bir kısım beş âyeti aşmazdı. Bir rivayette 10 ayet denilmiştir. Ashâb-ı kirâm, Rasûlullah r Efendimiz’den bu âyetlerin nassını ezberler, edâsının ve kıraatinin nasıl olduğunu ve bu âyetlerdeki ilim ve ameli öğrenirlerdi.

Tâbiînin büyüklerinden Ebu’l-Âliye şöyle buyurmuştur:

“Kur’ân’ı beş âyet beş âyet öğreniniz! Çünkü Rasûlullah r âyetleri beşer beşer alırdı (vahiy beş âyet beş âyet inerdi).” (İbn Ebi Şeybe,Musannef, X, 461)

Ebû Abdirrahman es-Sülemî şöyle buyurmuştur:

“Biz bu Kur’ân’ı öyle bir topluluktan öğrendik ki, bize haber verdiklerine göre onlar on âyet öğrendikleri zaman bu on âyette neler olduğunu tam olarak öğrenmeden diğer on âyete geçmezlermiş. Biz, Kur’ân’ı ve onunla ameli birlikte öğrenirdik. Bizden sonra Kur’ân’a öyle bir topluluk vâris olacak ki onu su içer gibi içecekler ama içtikleri -elini boğazına koyarak- işte burayı geçmeyecek.” (İbn-i Sa’d, Tabakât, VI, 172; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, X, 460)

Hâfızlık için bu nebevî esaslar üzere bir usûl geliştirilebilse çok güzel olur. Kur’ân-ı Kerîm beşer veya onar âyetlik kısımlara ayrılarak ezberletilir. Ancak talebeye sadece Kur’ân’ın nassını ezberletmek ve tecvid öğretmekle iktifâ edilmez. Ona, seviyesine göre, ezberlediği âyetlerin tefsirinden ve fıkıhla alâkalı meselelerinden mühim şeyler de tâlim edilir ve bunların hayâta tatbîki sağlanır. Bu usûl, daha sağlam ve daha faydalı olduğu gibi bu yolla ezber yapmak da daha kolaydır. Bu usûle riâyet edenlerin, sünnet-i seniyyeye ittibâ etmelerinin bir mükâfâtı olarak daha büyük bereketlere nâil olacakları ümid edilir. (Abdü’l-Azîz el-Kâri, Sünenü’l-Kurrâ, Medîne-i Münevvere, 1414, s. 29)

MÛSA TOPBAŞ -RAHMETULLAHİ ALEYH-'İN TAVSİYELERİ

Mûsâ Topbaş Efendi Hazretleri şöyle buyurur:

“… dînî, itikadî yönden ihmal ettiğimiz takdirde, çocuklarımızın, şımarık, serkeş, âsi, kötü ruhlu, dinsiz, cibilliyetsiz bir yaratık olacağını katî sûretde bilmeliyiz.

Yapılacak ilk vazife yavrularımıza ne için yaratıldığımızı bundan gayenin ne olduğunu anlayacakları bir şekilde zihinlerine yerleştirmek.

İkinci vazife; Allah Teâlâ’nın ulûhiyetini, rahmetini dolayısıyla sevilecek yegâne merci olduğunu ilâve etmek.

Üçüncü vazife; Fahr-i Kâinat efendimizin menakıb, ahlâk ve sözlerini daimî olarak anlatmak ve sevdirmek.

Dördüncü vazife; ilmi hallerini yani lüzumlu olan namaz ve diğer ibadetlerin farzları, vacipleri, sünnet ve müstehablarını öğretmek olmalıdır.

Küçük yaştaki çocuklara yapılan samimi telkinat, onların zihinlerinde mermere hakkedilen yazı gibi kalır. İman ve sevgi de lâyıkı veçhile kalbe girerse hayatı boyunca devam eder.

Beşinci vazife; ehliyetli bir hafız efendiden tecvid üzere Kur’ân-ı Kerim okumalarını ve namaz surelerini öğrenmelerini temin etmek lâzımdır.

Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz buyuruyor.

–Kur’ân-ı Kerim okuyanın anne ve babasının başına yarın kıyamet günü nurdan taçlar koyarlar. Nurdan elbiseler giydirirler ve onları cennet buraklarına bindirirler. Melekler etraflarında dolaşır ve onları cennet tarafına gönderirler. Şöyle nida edilir: “Bunlar dünyada çocuklarının Kur’ân-ı Kerîm okumasına gayret eden, öğreten anne ve babalardır.”

Bir çocuğun gönlüne iyice, Allah Teâlâ’nın ve Peygamber-i zîşan efendimizin ehemmiyeti ve sevgisi zerk edilmezse o çocuk sûret şeklinde yani adet yerini bulsun deye isteksiz, sönük bir halde dini vazifelerini yapar. Hatta devamlı yapması lâzım gelen namazını bile ara sıra kılar, devamlı yapamaz.

Fakat bizleri yaradan, besleyen, büyüten, yediren, içiren ve her isteklerimizi veren ve sayısız nimetlerine gark eden Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri ve Habîb-i Edîbi hakkında lüzumlu malûmat verirsek yavrularımız Allah Teâlâ hazretlerini ve elçisini ziyadesiyle severler. Bu sevgi hali teessüs edince ibadetlerinde şevk hali, huşu hali görülür. İmanları kuvvetlendiği için Kur’ân-ı Kerim’i hem okurlar hem de emir ve yasaklarına dikkatli olurlar.

Kur’ân Kurslarında bir saatlik bir ders müddetinin hiç değilse ilk yarısını verimli nasihatlerle süslemek muvafıktır.

Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi vesellem- buyurur:

–“Kur’ân oku da yüksel. Okuduğun nisbette cennet basamaklarından yukarı çık, dünyada tertil üzerine okuduğun gibi cennette de öyle oku. Çünkü senin cennette yerleşeceğin yer okuduğun ayetin son noktasındadır. Ne kadar okursan o kadar yükselirsin.” (Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri, İstanbul 2010, V, 125-127)

Kaynak: www.kuranvesunnetyolunda.com

İslam ve İhsan

KUR’ÂN’I EZBERLEMEK İSTEYENLERE GERÇEK ÖNERİLER

Kur’ân’ı Ezberlemek İsteyenlere Gerçek Öneriler

HAFIZLIK İLE İLGİLİ HADİSLER VE HAFIZLIĞIN FAZİLETİ

Hafızlık İle İlgili Hadisler ve Hafızlığın Fazileti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Kur'an i kerim okumak çok güzel ama seri okuyamıyorum nasıl ezber yapabilirim

    • Kuran'ı seri okuyabilmek ve her harfin mahrecini, tashihini, sıfatını talimini tecvidini almak için kesinlikle bir Kuran Kursundan eğitim almak şarttır. Gayret ediniz sonra tevekkül ediniz... İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır (Necm,39) buyrulur... İsteyin lakin sadece istemek yetmez, illa gayret illa gayret bu yolda. Duracak, soluklanacak vaktimiz yoktur Müslümanlar olarak...

    İnşallah bende hafız olmayı çok istiyorum,
    Allah isteyen herkese nasip eder inşallah...

    İnşallah Rabbimin izniyle hafızlık mertebesine yükselip burada size hafız oldum demeyi 4 gözle bekliyor olacağım

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.