Namazı Terk Ettiren Bahaneler

Namaz kılmamak ayrı ama namazı terk etmenin bahaneleri saymakla bitmez. Kılmak isteyip de kılamadığımız, tam namaza yönelirken bir başka işe yöneldiğimiz anlar olmuştur. Ya da işten, askerden, okuldan, hastalıktan, yolculuktan, temizlikten, unutkanlıktan vb. birçok sebepten dolayı mazeret beyan ederek namaz kılamadığımız anlar olabilir hayatımızda. Bahane ya da mazeret uydurarak namazlarınızı kılamıyorsanız ya da başkalarında böyle durumlara şahit oluyorsanız bu haberimiz tam size göre. Artık bu bahanelerinizden, mazeretlerinizden sıyrılarak namazlarınızı kaçırmayacak ve düzenli şekilde namaz kılmaya başlayacaksınız.

İşte namaz kılmanıza engel olan bahaneler ve onları aşma yöntemleri:

  1. Namazın önemini bilmemek.
  2. "Allah Gafur ve Rahim'dir, affeder" düşüncesi.
  3. "Daha gençsin, yaşlanınca kılarsın" aldatmacası.
  4. "Zamanım yok" iddiası.
  5. "Çalışmak da ibadettir" gerçeğini yanlış anlamak.
  6. Belki nefsimiz şöyle oynuyor bizimle: "Bu namaz hiç bitmiyor. Sürekli kıldığımız için usanıyoruz."
  7. "Birçok Müslüman bunları biliyoruz ama kahrolası nefsimizi ve şeytanımızı yenemiyoruz. Ne kadar istesek de içimizde bir isteksizlik var" diyebilir. Onların istediği sihirli formül arayışı. Oysa hiçbir derdin devası sihirli formülle bulunmaz. Nefsimizi ve şeytanı mağlup etmek için biraz uğraşmamız gerekecek. Önemli bir savaşı hiçbir şey yapmadan yattığımız yerden kazanabilir miyiz?
  8. "Kılacağım ama duaları bilmiyorum" bahanelerine yer bırakmayalım. Bu duaları çok kısa bir sürede ezberleyebiliriz. Fatiha, İhlas ve Kevser surelerini hemen ezberleyip aynı gün içinde namaza başlamanız mümkün. Dünyaya ait her şeyi soruyoruz da ebedi hayatımızla ilgili bir hususu neden sorup öğrenmeyelim?
  9. "Çok yoğunum işlerim var, vakit bulamıyorum. İş yerinden izin vermiyorlar. Okulda dersimiz var" gibi hususlar bize engel değil. Sadece namazın hayatımızın en mühim işi olduğunu unutmayacağız. Kendimizi ona göre ayarlamaya çalışacağız. Bir süre sonra bu problemlerimiz göreceksiniz kendiliğinden ortadan kalkacak. hem namaz kılmak işlerimizin de yolunda gitmesine vesile olur.
  10. "Hastayım nasıl kılayım?" Hasta olmak namaz kılmaya bahane değil. Çok ağır hastaysanız teyemmüm alıp, oturduğunuz yerden de namaz kılmanız mümkün. Hasta olup da dünya işlerinizi terk edebiliyor musunuz? Bir düşünün! Namazın özü Allah'ı anmak. Yeter ki Rabbimizi unutmayalım.
  11. "Elimde yara var, abdestim olmaz" diye düşünmeyin!.. Abdest uzuvlarınızdan birisinde yara varsa ve yıkamak zarar veriyorsa ona su dokundurmadan abdest almanız mümkün. Yaralı olan bölgenizi mest edebilirsiniz.
  12. "Üzerim temiz değil" bahanesi. Bir kısım insanlar üzerlerini kirleten işlerde çalışıyorlar. bir kısmı üzerinin kirlenmesini bahane ediyor. Bir kere dinen namaza engel olan pislikleri bilmek gerekiyor. Bunlar kan, idrar, dışkı, şarap gibi şeyler. Toz, toprak, yağ lekeleri namaza engel değildir.
  13. "İş yerinde izin vermiyorlar" engeli. İş yerinizin şartlarına göre bu bahaneden de kolayca kurtulabilirsiniz.
  14. "Askerdeyim, nasıl kılayım" mazereti. Askerdeyken namaz kılmak yasak değil kuşkusuz. Yetkili biriyseniz ya da "namaz kılarsam ne derler" diye düşünüyorsanız bu da sizi endişelendirebilir ya da isteksiz yapabilir. Çok hızlı hareket etmeniz gereken durumlarda farzlardan kılarak çözüm bulabilirsiniz. Normal bir askerseniz durumunuzun müsait olduğu zamana göre hareket ederek namazını kılabilirsiniz.
  15. "Yolculukta nasıl namaz kılayım" diyenler; eğer kendi araçlarıyla yolculuk yapıyorlarsa namaz kılacakları uygun yerlerde durabilirler. Diğer taraftan sizin kontrolünüz dışındaki toplu taşıma araçlarıyla seyahat ediyorlarsa ve namaz kılmaya müsait bir durum yoksa bulunduğunuz araçta oturarak namazınızı kılabilirsiniz. Öncesinde bu araçlara binmeden önce abdest almayı da planlamanız gerek. Tabi bunu da unutanlar ya da yapamayanlar olabilir.  Yolculukta seferi olduğumuz için namazları yolculuk öncesinde ya da sonrasında cem ederek (cem'i takdir ve cem'i tehir) de kılabilirsiniz. Yani İslam'da namazı kaçırmak yok. Her zaman namazla olmak var.
  16. "Kılacaktım ama unuttum" diye bahanesine sığınmayın! Namazı vaktinde kılmaya çalışın. Bizim için bir vakit namaz binlerce toplantıdan, buluşmadan, sohbetten önemli değil mi? Sadece Cuma'da değil beş vakit namazda cemaate koşun! Ertelemek yüzünden mahrum bırakılırız namazdan. Küser bize.
  17. "O kadar çok engelim var ki..." diyorsanız size şunu söyleyebiliriz: Namazın önünde hiçbir engel tanımayın. Siz gerçekten namaz kılmak isterseniz Allah önünüze çıkacak engelleri aşmanıza yardım edecektir. Deneyin, şah damarınızdan size daha yakın olan Allah'a güvenin.
  18. "Yer temiz mi, ortam uygun mu, kıble nasıl bulunur" mazeretleriniz varsa namaz kıldığınız yerin temizliğinden şüphe ediyorsanız üzerinizdeki paltoyu çıkartıp, temiz bir şey serip üzerinde namazınızı kılabilirsiniz. Telefonunuzdaki pusulayla ya da çevrenizdekilere sorarak kıbleyi bulabilirsiniz.
  19. "Camiye ve abdest yerine uzağız veya bilmiyoruz" diyorsanız baştan önyargı taşıdığınız için namazı kılmama bahanenizi hazırlamışsınız. Bir yolunu bularak camiye veya abdest alınabilecek bir şadırvana ulaşılabilir. Size yakın camiyi mutlaka keşfedin.
  20. "Benim kalbim temiz, niye namaz kılayım" son bahanemiz. "Siz benim kalbime bakın. Ben kimseye kötülük düşünmüyorum" diyor bunu söyleyen insanlar ve İslamiyet hakkında pek bir şey bilmiyorlar. Öncelikle böyle söyleyerek böbürlenmiş oluyorlar. Kalbinin temiz olduğunu kendisi değil başka insanlar söylemeli ki asıl hüner başkasının ondaki güzelliği görmesi, takdir etmesidir.

    Asıl önemli konu şudur: Namazı emreden Rabbimiz ve onu bize öğreten Peygamberimiz'dir. Hiçbir ayet ve hadiste "Ey kalbi kirli olanlar, namaz kılın. Kalbi temizler, siz yan gelip yatabilirsiniz" diye bir emir yok. Üstelik kalbiniz temizde daha fazla namaz kılmalısınız. Bu bahane de hiçbir temele dayanmıyor.

Kaynak: Cemil Tokpınar, Sabah Namazına Nasıl Kalkılır?, Nesil Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.