Müslümanın Hayatında "oyun ve Eğlence"

Din ve Hayat Dergisi 36. sayısı “oyun ve eğlence” dosya konusu ile yayımlandı. Her sayısında farklı bir konuyu gündemine alan dergi bu sayısında Kur’anî iki kavram olan lehv ve laib (oyun ve eğlence) konusunu işliyor. Bu iki kavramdan yola çıkarak hayatı sadece oyun ve eğlenceden, gelip geçici hevâ ü hevesten ibaret görmeyip kaybettiğimiz hakikatleri hatırlatırken, “Müslümanın hayatında oyun ve eğlence nerededir, yahut nerede durmalıdır?”ı sorguluyor.

Dosyada İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, “Kültürümüzde Oyun ve Eğlence” başlığı ile kaleme aldığı yazısında Kur’anî kavramlardan yola çıkarak ilim ve irfan geleneğimizde oyun ve eğlencenin ne ölçüde ve nasıl yer aldığını yorumluyor. “Lehv, Laib ve Meta Olarak Dünya” yazısında ise Lütfi Bergen, bu Kur’anî kavramları sosyoloji ve felsefenin imkanlarını kullanarak açıklıyor. Prof. Dr. Bayram Akdoğan, mûsikî, oyun ve eğlence ile irtibatlandırılmaya çalışılan ayetleri değerlendiriyor. Bu hususta lehte ve aleyhte serdedilen görüşlere yer veriyor.

Doç. Dr. Elnure Azizova, İslâm öncesi toplumda eğlence kültürünü kaleme alırken, Peygamberimiz’le birlikte inşa olunan İslâm toplumunda eğlencenin yerini ise Doç. Dr. İsmail Pırlanta detayları ile açıklıyor. Prof. Dr. Necdet Tosun yazısında tasavvuf ehlinin dünyasında oyun ve eğlenceyi değerlendirirken, oyun ve eğlencede dengelerin neler olduğunu fıkıh penceresinden Dr. Yunus Keleş dergimiz için aktarıyor.

Bu sayıda Ömer Tuğrul İnançer ve Türkiye İzci Federasyonu Başkanı Hasan Subaşı ile yapılmış söyleşiler dosyaya ayrı bir zenginlik katmaktadır.

Gençlerimizi ve çocuklarımızı ağına alan ve onların ruhlarını küçük ekranlara hapseden dijital bağımlılıkla ilgili Dr. Mehmet Dinç, dijital oyunların din eğitiminde kullanımını ve bu alanda yapılanları Dr. Öğretim Üyesi Bilal Yorulmaz kaleme alıyor.

Dergide bunun yanında oyun ve eğlence başlığı altına sıkıştırılıp birer zehire dönüşen tehlikeyi hatırlatma, çocuklarla birlikte yetişkinlerin de oyun ve eğlence tasavvurlarının tadiline yönelik bazı ipuçları vermektedir.

Din ve Hayat dergisini okumak için tıklayınız

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.