Mü'minlerin Dostu

Mü’min, Allâh’ı kendisine “velî: dost” seçen kimsedir. Diğer dostları, Allah ile dost oldukları kadar ona yakın; O büyük ve yegâne dosta bigâne kaldıkları kadar kendisine de uzaktırlar. Böyle bir dostluğun neticesi de âhiretteki korku ve hüzünden emîn olmaktır.

Cenâb-ı Hak, mü’minin kalbindeki dostluğu şöyle târif eder:

“Allâh’a ve âhiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa- Allâh’a ve Rasûlü’ne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, îmanı yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allâh’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allâh’ın tarafında olanlardır.” (el-Mücâdele, 22)

BİR AİLESİ VE KÜFÜR AİLESİ

Bu âyet-i kerimede de açıkça görüldüğü üzere, Cenâb-ı Hak, dostluk ve âileyi, îman temeli üzerine oturtmuştur. Kan bağı ile bağlı olan kimseler arasında îman farkı oluşmuşsa, onlar artık bir “âile” değildir.[1] Tıpkı Hazret-i Nûh ile oğlu arasındaki bağ gibi…

Mâlum olduğu üzere, oğlu, annesiyle birlikte Hazret-i Nûh’a îman etmemiş ve nihayet azgın sel suları altında, babasının gözü önünde can vermiştir. O ân, biraz da merhamet saikıyla, Hazret-, Nûh, Cenâb-ı Hakk’ın, âilesini tufandan kurtaracağı vaadini dile getirmek isteyince Rabbimiz:

“-Ey Nûh!.. O aslâ senin âilenden değildir! Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O hâlde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme!...” hitabının muhatabı olmuştur.[2]

Demek ki, Allah yolunda kenetlenen mü’min kadın ve erkekler[3], Nûh’un gemisine “bir âile” olarak binerlerken; Allâh’ın dînine cephe alanlar, açıkça meydan okuyup düşmanlık edenler de “küfür âilesi içinde” helâk olmaya mahkûmdurlar.

Tabiî, hem îman ve hem de akrabalık bağı ile bağlı olanların birbirine muhabbet ve bağlılığı daha fazla olabilir, bunda bir beis yoktur. Ama tercih noktasına gelindiğinde, îmanı tasdik, Peygamber’e itaat ve adâleti te’sis hususunda akrabaların bir ayak bağı olmasına müsaade edilmemiştir.

Anne-baba ki, yeryüzünde insanların en çok muhabbet göstermeye ve itaat etmeye mecbur oldukları iki kişidir; onlar bile Allâh’a şirk koşulması ve isyan edilmesi hususunda evlatlarına emir verecek olsalar, bunlara itaat edilmez. Zira Allâh’a isyan konusunda, mahlûka itaat yoktur. Ancak bu, onlarla mâruf şekilde (örfün belirlediği meşru çerçeve içinde) irtibatı devam ettirmeye mani değildir. Gidilir, görüşülür, hizmeti görülür, ikram ve ihsanda bulunulur. Fakat onların din hakkında menfi telkin ve gidişâtına itibar edilmez, hatta mümkün mertebe onları hayra ve hidayete yöneltmek için gayret gösterilir.

ALLAH'I KENDİSİNE DOST SEÇENLER

O hâlde tekrar edecek olursak, mü’min, Allâh’ı kendisine “velî: dost” seçen kimsedir.[4] Diğer dostları, Allah ile dost oldukları kadar ona yakın; O büyük ve yegâne dosta bigâne kaldıkları kadar kendisine de uzaktırlar. Böyle bir dostluğun neticesi de âhiretteki korku ve hüzünden emîn olmaktır.[5]

Mü’minlerin kâfirleri[6], müşrikleri, yahudi ve hıristiyanları[7] samimi dostlar edinmesi, onlarla sırrını paylaşması da mümkün değildir.[8] Her ne kadar kendi içinde birtakım ton farkları bulunsa da, bunların hepsi küfür cephesidir. Mü’minin îmanını kaybetmesine gayret gösterirler. Mü’minlerin başına gelen felaket ve sıkıntılar, bunları sevindirirken, mü’minlerin nâil olduğu güzellikler de onları delirtecek kadar öfkelendirir. Yine bunlar, îmanını tamamıyla terk etmedikçe hiçbir mü’minle samimi bir dost olmazlar.

O hâlde bunlara yaklaşan, onlarda sevgi, şefkat, ilgi, izzet ve şeref arayan mü’minler, durumlarını bir daha gözden geçirmelidirler. Zira kâfirleri dost seçen kimselerin Allah nezdinde hiçbir kıymeti yoktur.[9] Onlarla dost olmanın bu dünyada birçok bedeli olduğu gibi, âhiretteki büyük bedeli de cennetten ve cemâlullahtan ebediyyen mahrumiyettir.

Rabbimiz, kendisine yönelen, dost olarak Zâtını seçen bütün mü’minlerin mevlâsı ve yardımcısı olacağını vaad etmiştir.[10] Allâh’ı bırakıp şeytanı ve kâfirleri dost edinenler ise, çürük bir ipin üzerine ev yaptığını zannedecek kadar zavallıdırlar. Onlar, âyet-i kerimede ifade buyrulduğu üzere, örümcek ağına sımsıkı sarılarak güvende olduklarını zanneden kimseler gibidir. Oysa evlerin en zayıfı, örümceğin ağıdır.[11]

DİPNOTLAR

[1] Bkz: el-Mücâdele, 22.

[2] Bkz: Hûd, 41-46.

[3] Bkz: et-Tevbe, 71.

[4] Bkz: Âl-i İmrân, 68; el-Kehf, 44; el-Hâc, 78; en-Nisâ, 45.

[5] Bkz: Yûnus, 62.

[6] Bkz: en-Nisa, 139, 144; Âl-i İmrân, 28.

[7] Bkz: el-Mâide, 51.

[8] Bkz: el-Mâide, 57; el-Mümtehine, 1.

[9] Bkz: Âl-i İmrân, 28.

[10] Bkz: el-Câsiye, 19; el-Bakara, 258; el-A’râf, 155.

[11] Bkz: el-Ankebût, 41.

Kaynak: Melike Şahin, Şebnem Dergisi, Sayı: 167

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.